|

Denizcilik Bürokrasisinin 15 Yıllık Çapa Çupa Uygulamaları

“Hiçbir sorun onu yaratan bilinç düzeyiyle çözülmez.” (Einstein)

Buradaki yazılar “mevzuat/ kurum, eğitim, kitap, kültür” gibi farklı dosyalarda görünse de hepsi “denizcilik bürokrasisinin ‘yaptım-oldu’ uygulamalarıyla (+e-denizcilik projeleriyle)” ilgili olduğu için yazıları konularına bakmadan bu dosyaya taşıdım. Uygulamaların “dünü ve bugününü” karşılaştıran/değerlendiren yazılar ekledim. Böylece amatör-sportif denizcilikle ilgili kamu kaynaklarını heba eden, keyfi/hesap vermez, kimi çağdışı, tuhaf, “çapa çupa” uygulamaları, bürokrasinin düzeyini, daha derli-toplu görmek/değerlendirmek mümkün olabilir.

Şüphesiz kamu yönetiminde bu tür uygulamalar sadece amatör-sportif denizciliğe ilişkin değil, örneğin yazar Erhan Bener’in “Bürokratlar” kitabında hicvettiği “devlet işlerinin” yürütülmesindeki anlayışların değişmesi için ülkede/kamu yönetiminde tepeden-tırnağa pek çok şeyin yeni bir perspektifle ele alınması gerekiyor. Uygulamaların ilgili paydaşların katılımıyla, ortak akılla yapılmasını dileyelim.

Çapa çupa uygulamalar eleştirilmez/tartışılmaz ve herkes kendince bu tür uygulamaları fırsata çevirmeye çalışırsa gidişatı değiştirmek/dönüştürmek/geliştirmek, amatör-sportif denizcilikle ilgili “düğümü” çözmek veya gevşetmek mümkün olmaz. Uygulamaların sorgulanmaması, keyfi ve hukuksuz davranışlara/uygulamalara yeterince tepki gösterilmemesi, kulüplerimizin/federasyonlarımızın güçsüzlüğünün işareti sayılabilir. Oysa kamu yönetimi/bürokrasisi gözlemlendiğini bildiği zaman en azından çağdışı, keyfî ve hukuksuz davranışlardan/uygulamalardan kaçınabilir.

|

Bir Milyon Amatör Denizci Projesi’nin Dünü ve Bugünü…

UAB/Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın “1 Milyon Amatör Denizci Projesi” fantezisinin usülsüzlüklerini/yanlışlarını ele alan biri Bakanlığa da gönderilmiş dört yazı yazmıştım.
Yazılarda özetle “yeni yönetmelikteki çelişkiler/yanlışlar; yeni ADB belgesindeki Türkçe ve İngilizce imla hataları/yazım yanlışları, çelişkiler; eğitim dökümanının intihali ve yalapşap hali; Sınav Yönetmeliği’ne aykırı, mevzuatı/kuralları yok sayan sınav uygulamaları; ADB bedelinin sınav öncesinde alınmasının hukuksuzluğu…” ve benzerleri yanında “süreci hızlandırmak için de olsa” sınav ücretinin kaldırılması, ADES gibi “abes” bir uygulamanın ihtiyari hale getirilmesi, sağlık raporu kolaylığı gibi olumlu değişikliklere de değinilmişti.
Beş sene önce “hiç eğitim almadan ehliyet alma döneminin -ADES’le- sona ereceğini” ve “teknede pratik eğitim verileceğini” iddia eden bakanlık “1 Milyon Amatör Denizci Projesi” ile 180 derecelik bir dönüş yaparak bu iddiasından vazgeçti. Bu U dönüşünün “nedenleri hakkında” ilgililer bir açıklama yap(a)madı. Bakanlık bir şey olmamışçasına ADB eğitim ve sınavlarının liman başkanlıklarınca ADED/Amatör Denizci Eğitim Dökümanı’na göre yapılacak kısa bir eğitim ve basit bir sınav sonrası verilmeye başlandığını ilan etti.
Aslında Bakanlık “1 milyon amatör denizci sayısına erişmek” hedefini 2013’te yapılan 11. UDH Şurası’nda açıklamış ve Ocak 2014’te ADES projesi ile yola koyulmuştu. Ancak 2019-23 Stratejik Planı’nda gerekçe belirtilmeden “ADES sisteminin kolaylaştırılmasının” “ihtiyaç” olduğu açıklandı. Sonrasında ADES yerine ADED/Amatör Denizci Eğitim Dökümanı ile 1 Milyon Amatör Denizci projesine geçildi.
UAB mevcut sınav mevzuatıyla (ADES+ADB Sınavı) “1 milyon” hedefine ulaşamayacağını anlayınca mevzuatı yok sayarak/çiğneyerek (hukuktaki karşılığını yazmıyorum…) ilan ettiği rakama ulaşmak için her yolu denedi, uygulamalar yıllar öncesinde kaldığını zannettiğimiz “kadük sınav zihniyetini” bile aratır oldu. Amatör denizcilik camiası olan biteni pek yadırgamadı, kaygılanmadı hatta bu projeyi olumlayan yazılar bile çıktı.
Bakanlık yapılan eleştirilere/uyarılara aldırmadı, … ADB/Amatör Denizci Belgesi dağıtım hızında dünya rekoru kırıldı, verilen ADB belgelerindeki imla hatalarına ve kelime yanlışlarına bile dokunulmadı, hiçbir amatör denizci de “belgemde yazım yanlışları var, düzeltilsin” diye müracaatta bulunmadı. … ADF’nin çabalarıyla “gemiadamları mevzuatından” çıkarılarak profesyonel denizci (“seaman” “seafarer”) olmaktan kurtulan amatör denizciler yeni belgelerinin İngilizcesinde yine gemiadamı (seaman) oldular.

| |

ADES /Amatör Denizci Eğitim Sistemi’nin Dünü ve Bugünü…

ADES, denizcilik bürokrasisinin amatör-sportif denizcilik hakkındaki bilgisini/tasavvurunu, duyarsızlığını, hesap vermeme ve denetimsizlikten kaynaklanan donanımsız özgüvenini, alabora olan zihniyetini, heder edilen kamu kaynaklarını gösteren baştan sona ibretlik bir hikâyedir. Hikâye uzun ama önce bir özetini yapıp sonra da unutulmasın ve kayda geçsin diye Denizcilik Müsteşarlığı’na, UDHB ve UAB/Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na yaptığım başvuruları/şikâyetleri ve verilen cevapları “ADES YAZILARI / YAZIŞMALARI” dosyasında sıraladım. Yazdıklarımı karalamak, ADES’i haklı gösterebilmek için ilgili bürokratların düştüğü seviyeyi gösteren konuşmalar da bu dosyada yer alıyor.

Aslında karaya oturmuş fantezileri uğruna “kamu kaynaklarını heder eden” bürokrasinin iddialarındaki, dilekçelere verdikleri cevaplardaki, nobran/ üstten konuşan/hesap vermez/denetlenemez (ve artık cevap bile vermez…) dil, ülkemiz hakkında anlamak isteyenlere çok şey söylüyor…

Amatör Sportif Denizciliğin Sorunları

Marmara Üniversitesi VIII. Türk Deniz Ticareti Sempozyumu’na sunulan bu bildiri amatör/sportif denizcilikle ilgili yeni rotalar çizip, yol göstermek için değil, ülkemizdeki “deniz-tekne-insan” ilişkisini farklı bir çerçeveye oturtabilecek doğru düzgün bir “harita oluşturabilmek” amacıyla kaleme alınmıştır. Çünkü rota çizebilmek için, “navigasyon bilgisi” yanında öncelikle güncel ve doğru bir “harita” gerekir.
Denizle olan ilişkimiz daha çok bakmak/izlemek, yolculuk keyfi üzerine kurulmuş, oldukça duygusal ve dolaylı bir ilişkidir. “Üç tarafımız denizle çevrili ama denize sırtımızı dönmüşüz” diye başlayan eleştiriler denize olan tutkuyu anlamaktan/anlatmaktan uzaktır. Çünkü bu algı “denizle ilgili” (denizel) olanla, “denizcilikle ilgili” (denizsel) olanın farkını yok sayar. Oysa yeterince ilgimiz/ilişkimiz olmayan deniz değil, denizcilik, yani“deniz-tekne-insan ilişkisi”dir. Yazı bunun nedenlerini/niçinlerini de gösterebilen bir harita oluşturabilme amacındadır. Günümüzde denize açılmanın, denizle yaşamanın sevildiği, “deniz-tekne-insan” ilişkisinin geliştiği ülkeler genellikle tarihinden gelen, denizaşırı gelişmiş bir deniz ticareti sayesinde “denizden yararlanma” oranı yüksek ülkelerdir. …
Amatör/sportif denizci, herhangi bir maddi kazanç amacı taşımaksızın, sevgisi, hevesi, merakı, eğlencesi, sporu, hobisi için “denizi kullanan” kimsedir. Günümüzde “deniz-tekne-insan” ilişkisinin, bu çerçevede geliştiği, denizciliğin “yalın (saf) ve bireysel kaynağı”nın amatör-sportif denizcilik olduğu, hatta doğru dürüst bir amatör/sportif denizcilik olmadan profesyonel denizciliğin de yeterince beslenemeyeceği/gelişemeyeceği söylenebilir.
Dünyada amatör/sportif denizciliğin geliştiği ülkeler, profesyonel denizci/amatör denizci, gemiadamı/amatör denizci… gibi ayrımların netleştiği/yerli yerine oturduğu ve bu sayede kurum, mevzuat, dil, yayın, temsilci, vb. olarak amatörlüğün özerkleştiği ve bağımsızlaştığı ülkelerdir.
Ülkemizdeki duruma bakıldığında “denizde çalışan/denizi kullanan” ayrımının belirginleşmediği, özellikle bahriye ve ticaret denizciliğinin “iş-meslek” temelli denizcilik algısının kendi mesleki faaliyet alanları dışında da “denizcilik bizden sorulur” anlayışıyla hegemonyasını sürdürdüğü görülür. Bu zihniyetin beslenmesinde amatör/sportif denizciliğin de yeterli katkısı var şüphesiz.

Deniz Kenarında Susuz Kalmak

TBMM’ye 40 milletvekilinin imzasıyla sunulan ve Mantıksız Taşıtlar Vergisi de denilen MTV’yi kaldırıp yerine tekne boyuna göre ruhsatname harcı ve vize harcı getiren yasa, basında mali yükün sanki kalktığı yönünde olumlu bir havayla karşılandı. Oysa yeni yasanın da mantıkla pek ilgisi olduğu söylenemez.

Yasayı genel olarak amatör denizcilik açısından değerlendirmekle yetineceğim ama Ticaret Kanunu’ndaki gemi tanımı ortadayken “gemi, deniz ve iç su araçları” gibi kavramlar ya da yine Ticaret Kanunu ve Medeni Kanun hükümleri gereğince menkul sayılan gemilerin satışları için tarafların bu konuda anlaşmaları yeterli sayılmışken “liman başkanlığı huzurunda yapılmayan devir sözleşmesinin geçersiz sayılması” gibi mevcut tanımlarla, temel yasalarla çelişen hayli sorunlu bir yasa var karşımızda.

Öncelikle yasanın hazırlık sürecinden doğan önemli eksiklikler var. Yasal değişikliklerin çelişkiler yaratmadan mevcut sorunları çözmesi, azaltması beklenir, istenir. Tabii bunların olabilmesi için konuyla ilgili, bağlantılı tarafların, birbirleriyle çatışan fikirleri olsa da bir araya gelerek, birbirlerini dinleyerek, tartışarak anlaşabilecekleri bir zemin bulmaları, tarafların ilgili komisyonlara çağrılarak dinlenmeleri, konuyla ilgili istatistiki çalışmalar yapılması önemlidir. Tarafların anlaşamazlarsa bile kendilerini ifade etmeleri, ifade edecek kanallar bulmaları, dertlerini tasalarını, iddialarını anlatmaları, birbirlerini muhatap almaları yani bu zeminin bir parçası olmaları en az uzlaşma (yasa metni) kadar önemlidir. Bu zeminin oluşması için çaba gösterilmezse( Tek başına Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu bu zemin için yeterli değildir…) “deniz kenarında susuz kalmak” kaçınılmazdır.