Deniz Kenarında Susuz Kalmak
MTV/Motorlu Taşıtlar Vergisi’nin kaldırıp (2009) yerine tekne boyuna göre ruhsatname ve vize harcı getiren yasanın getirdiği çaparizler hakkında.
***
TBMM’ye 40 milletvekilinin imzasıyla sunulan ve Mantıksız Taşıtlar Vergisi de denilen MTV’yi kaldırıp yerine tekne boyuna göre ruhsatname harcı ve vize harcı getiren yasa, basında mali yükün sanki kalktığı yönünde olumlu bir havayla karşılandı. Oysa yeni yasanın da mantıkla pek ilgisi olduğu söylenemez.
Yasayı genel olarak amatör denizcilik açısından değerlendirmekle yetineceğim ama Ticaret Kanunu’ndaki gemi tanımı ortadayken “gemi, deniz ve iç su araçları” gibi kavramlar ya da yine Ticaret Kanunu ve Medeni Kanun hükümleri gereğince menkul sayılan gemilerin satışları için tarafların bu konuda anlaşmaları yeterli sayılmışken “liman başkanlığı huzurunda yapılmayan devir sözleşmesinin geçersiz sayılması” gibi mevcut tanımlarla, temel yasalarla çelişen hayli sorunlu bir yasa var karşımızda.
Öncelikle yasanın hazırlık sürecinden doğan önemli eksiklikler var. Yasal değişikliklerin çelişkiler yaratmadan mevcut sorunları çözmesi, azaltması beklenir, istenir. Tabii bunların olabilmesi için konuyla ilgili, bağlantılı tarafların, birbirleriyle çatışan fikirleri olsa da bir araya gelerek, birbirlerini dinleyerek, tartışarak anlaşabilecekleri bir zemin bulmaları, tarafların ilgili komisyonlara çağrılarak dinlenmeleri, konuyla ilgili istatistiki çalışmalar yapılması önemlidir. Tarafların anlaşamazlarsa bile kendilerini ifade etmeleri, ifade edecek kanallar bulmaları, dertlerini tasalarını, iddialarını anlatmaları, birbirlerini muhatap almaları yani bu zeminin bir parçası olmaları en az uzlaşma (yasa metni) kadar önemlidir. Bu zeminin oluşması için çaba gösterilmezse( Tek başına Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu bu zemin için yeterli değildir…) “deniz kenarında susuz kalmak” kaçınılmazdır.
Şüphesiz her yasal değişiklik, yenilikler, farklı uygulamalar getirir. Yasa, getirilen istisnalara, uygulamalara bakılarak zihniyet, eşitlik, temsil gücü gibi konular açısından değerlendirilebilir. Örneğin değişiklik yasası teklif metnini eleştiren Hakan Üzeltürk gibi vergi hukukçularını, ADF önerilerini, TYF / ADF gibi kurumların ve üyelerinin durumlarını, hatta Denizcilik Müsteşarlığı Özel Tekne Kayıt İstatistiklerini kaale almayan yasadan, motor ve küçük boy tekne satıcılarının/üreticilerinin memnun oldukları söylenebilir. Öte yandan deniz taşımacılığı ve balıkçılık faaliyetinde bulunanlara harç muafiyeti tanınırken, gerek harçta gerekse kayıtta hiçbir istisna tanınmadığı için yelken sporunu yaymak, geliştirmek ve uluslararası düzeye taşımak için çalışan TYF’nin 100’ü aşkın federe kulübünden birisi örneğin Deniz Kuvvetleri Gücü takımı spor amaçlı teknelerini boyuna posuna bakmaksızın Tuzla Liman Başkanlığı bağlama kütüğüne kaydettirmek ve sadece yarıştığı ve eğitimde kullandığı yatlarının ruhsatname ve vize harçlarını ödemek zorundadır.
Geçen sene bir ara yayımlanan Denizcilik Müsteşarlığı ÖTB istatistiklerine göre hayli yaşlı ve küçük teknelerden oluşan bir amatör denizci filomuz var. Teknelerin yaklaşık % 50’si 15 yaş üstü ve yaklaşık % 60’ı 6 metreden küçük. Filonun % 94’ü ise 10 metrenin altında. Bu rakamlara bakıldığında 6 metreden küçük tekne alımını/ üretimini özendiren yasa bu filonun geliştirilmesinin, büyütülmesinin, nitelikçe iyileştirilmesinin aracı olamaz. Dolayısıyla mali yükün hafifletilmesi, denetim ve belgelendirme yapılması, kayıtdışılığın önlenmesi, amatör denizciliğin geliştirilmesi gibi değişiklik yasası teklifinin gerekçesinde yer alan amaçların gerçekleşme ihtimali hoş (ve de boş) bir temenniden öteye geçmiyor. Şöyle ki;
* Ayrıntılı Özel Tekne Belgesi istatistikleri olsa rakamlarla göstermek mümkün ama yeni yasaya göre küçük motorlu-yaşlı teknelerin sahipleri MTV’ye göre daha fazla para verir hale gelirken, küçük boy-güçlü motorlu teknelerin sahipleri çok daha az ödeyecektir. Kısacası kanun bu yönüyle de eşitlik ve adaletten uzaktır.
*MTV’de özel teknelerin yaklaşık % 50’yi aşkın kısmı vergiden muafken yeni kanunla bu oran % 60’a dayanmış, dolayısıyla eşitsizlik daha da arttırılmıştır. Tekne boylarının ölçümünde “1 metreden küçük değerler dikkate alınmayacağından” harçtan muafiyet boyu 5.99 metreye çıkacak ki bu da özel teknelerin yaklaşık % 60’ı demek. Daha basit, düşük ve adil harçlandırma yerine muafiyet arttırılmış, yasa teklifinin gerekçesinde yer alan “MTV kalkınca doğacak muhtemel vergi kaybını dengelemek için getirilecek harç” bu teknelerin % 40’ının üzerine yıkılmıştır.
*Boya göre harç ödendiği, 1 cm.lik bir farkla harçtan muaf olmak ya da daha az harç ödemek mümkün olduğu için çoğu teknenin yeniden ölçümü kaçınılmaz. Bu da ilgili kurumların iş yükünü arttıracak. (Kim, nasıl, nerede ölçecek?)
*Bağlama kütüğü ve ruhsatname düzeni aşırı maliyetli bir kayıt sistemi. Dijital ortama geçmeden liman başkanlıklarındaki kayıtlar nasıl denetlenip, değerlendirilecek? 70 küsür liman başkanlığının verileri nasıl birbirine bağlanacak? Ya da bağlanabilecek mi? Halbuki dijital ortamdaki Denizcilik Müsteşarlığı ÖTB kütüğünün geliştirilmesi düşünülebilir, bu kayıt sistemiyle toplam tekne sayısının bilinmesi, istatistiki açıdan değerlendirilmesi, bilgilerin kamuoyuyla paylaşılması yönünde önemli bir adım atılmış olurdu.
* Yasa deniz taşımacılığı ve balıkçılıkta kullanılan teknelere harç muafiyeti tanırken, TYF, ADF üyesi kulüplere (veya benzerlerine), kulüplerin kullandığı eğitim teknelerine, yardımcı teknelere/botlara (ör. hakem teknelerine!) hiçbir muafiyet tanımamıştır. Yine bu kurum ve kuruluşlara ait her türlü teknenin de bağlama kütüğüne kaydı zorunludur. Süresinde kayıt yaptırmayanları liman başkanlıkları resen tescil etmekle yükümlüdür! (Nasıl bulacak da kaydedecek?)
“Özel Teknelerin Donatılması ve Kaydıyla” ilgili yönetmelikte su sporlarında faaliyeti olan spor kulübü ve derneklere ait spor amaçlı teknelerle, hakem, monitör, antrenör vb. yetkililerin kullandığı yardımcı teknelerin Özel Tekne Kütüğüne kaydı ihtiyaridir, yani ÖTB çıkarılması kulüplerin isteğine bırakılmıştır. Oysa bu kanunla kulüpler, pirat, laser gibi teknelerini bile bağlama kütüğüne kaydettirmek, ayrıca dragon gibi motorsuz yarış teknelerine harç ödemekle karşı karşıyadırlar. Denizciliği geliştirmeye, yaymaya çalışan su üstü sporları ile uğraşan kulüpler adeta cezalandırılmıştır.
*Ruhsatnamelere her yıl vize zorunluluğu getirilip (peşin ödenmek kaydıyla beş yıla kadar vize alınabiliyor!) ruhsatı olmayanın veya zamanında vizesini yaptırmayanın, sefere çıkmasına izin verilmeyerek mi amatör denizcilik teşvik edilecektir? MTV zamanında bile böyle bir uygulama yoktu.
* Vergiye esas işlemleri basitleştirmeyen değişiklik yasası, bürokrasiye eklediği yüklerle vergi toplama maliyetini azaltacağına arttırarak önemli bir vergi yükü doğurmasının yanında ne yazık ki işlerliği olan bir sistem de getirmemektedir. Umarım çıkacak uygulama yönetmeliği sorunları daha da karmaşıklaştırmaz.
Yasa değişiklik teklifinden çıkarılan ÖTV ve KDV ile ilgili düzenlemelere daha önce özellikle ADF tarafından yapılan kimi eleştiriler komisyonda dikkate alınmışsa da yapılması beklenen düzenlemelerin nasıl çıkacağını bilemiyoruz. Ancak teklifte öngörülen muafiyetlerle Türk bayrağına geçiş düzenlemede yer alırsa, halen yasak olan kullanılmış tekne ithali geçici bir süre için ve belirli şartlarla da olsa mümkün olabilecektir ki bu hak herkese verilmediği sürece “Anayasaya aykırıdır.” Yeni veya kullanılmış tekne ithalini makul vergilerle serbest bırakmak (örneğin ADF önerisi olan, ticari teknelerde olduğu gibi % 6 oranında ÖTV’ye tabi tutmak) Türk bayrağına geçişi de özendirip, filonun gelişimini sağlayabilir.
(Yacht Türkiye, Haziran 2009)