Eski Denizcilik Dergileri Dizini II: Av ve Deniz (Eylül 1945-Nisan 1948)

“Memleketimizde Amatör Yelkencilik Nasıl Başladı?”

 Sezar Atmaca

“Eski Denizcilik Dergileri Dizini” Serisi Hakkında” yazısında söz ettiğimiz dergilerden biri olan Av ve Deniz dergisi (Eylül 1945-Nisan 1948) 18 sayı yayımlanır, ancak dört sayısına henüz ulaşamadım (sayı: 7, 15, 16, 17). 30 Eylül 1945 tarihli ilk sayı künyesine göre dergi “av, deniz, balıkçılık, binicilik, dağcılık, otomobil, tayyarecilik sporlarından, turizm, bahçe ziraati ve amatör fotoğrafçılıktan” söz edecektir.
İlk sayıda Önsöz’de Turhan Tamerler derginin çıkış hikâyesini anlatır. (…)
Dergi yazıları ağırlıkla derginin adı gibi avcılık (kara avcılığı ve balıkçılık) ve denizcilikle ilgilidir ki bu durum kapak görsellerine de yansır: yayımladığımız sayılardan üçünün kapağı denizcilikle, kalanı avcılıkla ilgilidir.
Kara avcılığının da denizcilik/yelkencilik gibi bir spor sayılması, avcılıkla/denizciliğin birlikte anılması o yıllar için sıradan bir durumdur. Çünkü dönem … özellikle kara avcılığının başlıca amatör spor kabul edildiği, en kolay ve ekonomik ulaşım yolunun denizyolu olduğu, avcıların sulak alanlarda avlanmak veya av sahalarına ulaşmak için tekne kullandığı yıllardır. Dolayısıyla avcılık (özellikle kara avcılığı) amatör denizciler arasında da popülerdir. Sembol isimlerden biri, (…) “Çulluk Sait” lakaplı, İYK/İstanbul Yelken Kulübü’nün kurucularından ve 1957-60 arasında TYF/Türkiye Yelken Federasyonu başkanlığını yapmış olan Sait Selâhattin Cihanoğlu’dur.

“…Yatçılık bir zevk ve sefa alemi değildir. Yachting ada ile Moda arasında pupa yelken, güvertede sırt üstü yatmak ve dostlarla sohbet etmek manasına gelmez.”, (Sayı 1, Eylül 1945), ya da“… Marmara Adası’na kadar gidip gelmek 140/150 milin içindedir. Av ve Deniz mecmuası böyle bir yarış açtı. Kimse rağbet etmedi.”(Sayı 11, Ekim 1946), diyen Fikret Bayraktaroğlu’nun eleştirileri gibi o yılların denizciliği hakkında fikir verecek birçok yazı dergide yer alır. Örneğin Sadun Boro’nun Bir Hayalin Peşinde (Ege Yayınları, 2004) kitabında tanıttığı ve “onun yardımı ile ben de yazı ve yayın hayatına … başlamış oldum” dediği Bahriyeli Ali Rıza Seyfi’nin (Dayıbey) amatör denizciliğe, amatör yelkenciliğe ait hatıralarını aktardığı “Memleketimizde Amatör Yelkencilik Nasıl Başladı?” (Sayı 14, Mayıs 1947) başlıklı yazı serisinin ilk yazısı da bunlardan biridir. Amatör-sportif denizcilik tarihinden söz eden ilk yazılardan biri olan bu önemli makaleyi de tarayarak dizinin sonuna ekledim.
Av ve Deniz dergisinin içindekiler görselini ve altına da bizi ilgilendireceğini düşündüğüm makalelerin dizinini verip, bazı makalelerin yanına parantez içinde kısa açıklamalar ekledim.

Yelkencilik Geri Gidiyor

Sunuş / Sezar Atmaca

Her türlü manevranın yelkenle yapıldığı, Boğaz’a yelkenle çıkılan zamanlar… Yelkende becerilerin sergilendiği, motorsuz yelkencilik günleri. Denizcilik terimleri de duruma uygun: Örneğin  “Yardımcı motorlu yelkenli tekne (auxiliary sailboat)” asıl yürütücü gücü yelken olan, manevra ve güç durumlarda motor kullanan yelkenli tekne anlamına geliyor, kısaca “yardımcı motor (yardımcı makina)” da deniyor yelkenden gayrısına. Ayrıca o yıllarda motor değil, “motör” deniyor. Bugün hatırlayan pek yok.

Harun Ülman, Yurtta ve Dünyada Av ve Deniz Sporları dergisinde yayımlanan (15 Eylül 1948, sayı: 2) “Yelkencilik Geri Gidiyor” başlıklı kısa yazısında “kotraların şerefi kalmadı” derken, motor kullanımının artışıyla birlikte 1940’lı yıllardan itibaren nelerin değiştiğini, nelerin kaybolduğunu anlatıyor. Günümüzde marina gibi kalabalık yerlerde seyir güvenliği açısından yelkenle manevra uygun değil ama kapıda (marina girişinde) teknesini “sadece yelkenle durduran” da pek kalmadı.
Sadun Boro da bir yazısında “Eskiden motor pek olmadığı için, gemiciler de, hakiki bir denizci, yelkenci olarak yetişirdi. Şimdi bastın mı marşa, dayan git!… Kim uğraşacak yelkenlerle!…” diyerek değişen bu duruma işaret ediyor.

Sadece Bir Amatör Denizcinin Değil, Amatör Denizciliğimizin de Hikâyesi…

Geçen yıl Kader kotrasının harap halde “sahibinden.com” adresinde satışa sunulduğunu görünce denizcilik tarihinde önemli bir yeri olan bu tekneye sahip çıkılması dileğiyle yazdığım yazıda (Ocak 2022) bu konuda yeni bilgilere ulaştığımı, ayrıntılarını daha sonra aktarmaya çalışacağımı belirtmiştim. Biraz geç de olsa önce, bürokrasi engelledi diye bilinen hikâyeyi değiştirebilecek yeni kaynakları/tartışmaları aktarıp, son bölümde de bu bilgiler ışığında rüzgârın neden aniden Sinan Everest aleyhine döndüğünü değerlendirmeye/yorumlamaya çalışacağım.

Sinan Everest’in başına gelenler sadece bir amatör denizcinin değil, bir bakıma amatör denizciliğimizin de hikâyesi…