|

Hedefi Olmayan Tekne…

Eylül 2014’te yayımlanan Hedefi Olmayan Tekne. yazısı genel olarak amatör/sportif denizciliğin sorunlarını ele alsa da “özel olarak” ADF/Amatör Denizcilik Federasyonu’nun “ faaliyet ve yönetim olarak başlangıçtaki fikri iddialarından uzaklaşmasını” dert edinen bir yazı. Amatör sportif denizciliği kültürel açıdan ve kurumsal yapı itibarıyla değerlendiren ve birbirini besleyen yazılar, zorunlu olarak da bazı yönlerden birbirinin tekrarı niteliğindedir.
…. …. ….
Sadun ve Oda Boro’nun (+ Miço), 10.5 metrelik Kısmet’le yaptıkları dünya turu (1965-1968) sonrası amatör/sportif denizciliğe yönelik toplumsal ilgi/heves doruk noktasına ulaşsa da bireylerin hevesini, merakını teşvik edip, gelişmesine yardımcı olacak bir kültür ve spor örgütlenmesi olmadığı için bu ilgi/heves zamanla kayboldu. Başka bir deyişle heves kırıldı, merak cezalandırıldı! Çünkü Türkiye, spor kültürünün değil, skor kültürünün geliştiği ve Avrupa’da spor yapma oranı en düşük ülkelerden biri. Spor dallarındaki çeşitlilik de kısıtlı. Batı ülkeleri, sporu, devletin düzenleyici, kollayıcı, teşvik edici etkisi altında, “sporun öznesi” kulüp/dernek/federasyon gibi merkezler eliyle yöneterek kitle sporunu, spor kültürünü geliştirirken, Türkiye, dünyada sporun devlet eliyle yönetildiği Kuzey Kore, Çin gibi birkaç ülkeden biri. Spor federasyonları kanunla değil yönetmelikle yönetiliyor, federasyonlar (ve seçimleri) siyasi etkilere çok açık. Buna devletin vatandaşa güvenmeyen, iknaya değil hizaya zorlayan zihniyeti ile kulüp ve federasyonların “demokratikleşmeye/paylaşmaya” değil, devlet gücüne /zihniyetine/mevzuata bel bağlayan/yaslanan zihniyeti de eklenince çaparizler çoğalıyor.

UDHB ve Denizi Yangın Yerine Çevirmek

UDHB/ Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın 2014’te yürürlüğe koyduğu “abes” uygulama ADES/Amatör Denizci Eğitim Sistemi’nin başlangıçtaki usülsüzlükleri hakkında ilk yazı… Pratik eğitim iddiası ile uygulanmaya başlayan ADES beş yıl sonra “ihtiyari” hale getirildi, kullanılmaz oldu. “Aşırı bürokratik işlemlere yol açacağı aşikârdır” dediğimiz ADES’in bürokrasisinden UAB de şikayetçi olmuş olacak ki 2019-2023 Stratejik Planı’na “ADES sisteminin kolaylaştırılmasını” hedef olarak koydu… ADES’in hikâyesi ve daha ayrıntılı değerlendirmesi için bkz. ADES’in Dünü ve Bugünü…

***

Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı (UDHB) Ocak ayında önce usulsüz bir şekilde uygulamaya çalıştığı, sonra geri çektiği ADES’i 4 ay sonra çıkardığı ve 8 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikle resmi hale getirdi. ADF’ye sözleşmeyle verdiği sınav yetkisini uzatmayan İdare’nin ADB alacaklardan keyfi olarak istediği Adli Sicil Kaydı/Diploma Fotokopisi gibi uygulamaların değişikliklerde yer almadığı, yani hükümsüz olduğu görüldü. Yeni uygulamaya göre, ADB sınavına girebilmek için, UDHB bürokratlarının dünyadaki uygulamalardan bihaber “pratik eğitim” (!) icadı olan ADES safhalarının geçilmesi zorunlu. Yani ADB sınavına girebilmek için:

“İdare tarafından elektronik ortamda verilen uzaktan eğitim programını tamamlamak” gerekecek.

“Pratik eğitim” açısından bir değeri olmayan ADES’in aşırı bürokratik işlemlere yol açacağı aşikardır . Tekrar kontrol etmeyeceğim ama dilerim İdare hiç olmazsa ADES’in içeriğinin düzeltilmesi için yeterli çabayı göstermiştir.

Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik değişikliğinde denizi yangın yerine çevirecek birkaç madde de var ki mutlaka enine-boyuna tartışılması gerekir.

Deniz Kenarında Susuz Kalmak

TBMM’ye 40 milletvekilinin imzasıyla sunulan ve Mantıksız Taşıtlar Vergisi de denilen MTV’yi kaldırıp yerine tekne boyuna göre ruhsatname harcı ve vize harcı getiren yasa, basında mali yükün sanki kalktığı yönünde olumlu bir havayla karşılandı. Oysa yeni yasanın da mantıkla pek ilgisi olduğu söylenemez.

Yasayı genel olarak amatör denizcilik açısından değerlendirmekle yetineceğim ama Ticaret Kanunu’ndaki gemi tanımı ortadayken “gemi, deniz ve iç su araçları” gibi kavramlar ya da yine Ticaret Kanunu ve Medeni Kanun hükümleri gereğince menkul sayılan gemilerin satışları için tarafların bu konuda anlaşmaları yeterli sayılmışken “liman başkanlığı huzurunda yapılmayan devir sözleşmesinin geçersiz sayılması” gibi mevcut tanımlarla, temel yasalarla çelişen hayli sorunlu bir yasa var karşımızda.

Öncelikle yasanın hazırlık sürecinden doğan önemli eksiklikler var. Yasal değişikliklerin çelişkiler yaratmadan mevcut sorunları çözmesi, azaltması beklenir, istenir. Tabii bunların olabilmesi için konuyla ilgili, bağlantılı tarafların, birbirleriyle çatışan fikirleri olsa da bir araya gelerek, birbirlerini dinleyerek, tartışarak anlaşabilecekleri bir zemin bulmaları, tarafların ilgili komisyonlara çağrılarak dinlenmeleri, konuyla ilgili istatistiki çalışmalar yapılması önemlidir. Tarafların anlaşamazlarsa bile kendilerini ifade etmeleri, ifade edecek kanallar bulmaları, dertlerini tasalarını, iddialarını anlatmaları, birbirlerini muhatap almaları yani bu zeminin bir parçası olmaları en az uzlaşma (yasa metni) kadar önemlidir. Bu zeminin oluşması için çaba gösterilmezse( Tek başına Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu bu zemin için yeterli değildir…) “deniz kenarında susuz kalmak” kaçınılmazdır.