Hedefi Olmayan Tekne…
Genel olarak amatör/sportif denizciliğin sorunlarını ele alsa da “özel olarak” ADF/Amatör Denizcilik Federasyonu’nun “ faaliyet ve yönetim olarak başlangıçtaki fikri iddialarından uzaklaşmasını” dert edinen bir yazı Eylül 2014’te yayımlanan Hedefi Olmayan Tekne[1] yazısı. Amatör sportif denizciliği kültürel açıdan ve kurumsal yapı itibarıyla değerlendiren ve birbirini besleyen yazılar, zorunlu olarak da bazı yönlerden birbirinin tekrarı niteliğindedir.
Amatör/sportif denizciliğin sorunları
Sadun ve Oda Boro’nun (+ Miço), 10.5 metrelik Kısmet’le yaptıkları dünya turu (1965-1968) sonrası amatör/sportif denizciliğe yönelik toplumsal ilgi/heves doruk noktasına ulaşsa da bireylerin hevesini, merakını teşvik edip, gelişmesine yardımcı olacak bir kültür ve spor örgütlenmesi olmadığı için bu ilgi/heves zamanla kayboldu. Başka bir deyişle heves kırıldı, merak cezalandırıldı! Çünkü Türkiye, spor kültürünün değil, skor kültürünün geliştiği ve Avrupa’da spor yapma oranı en düşük ülkelerden biri.[2] Spor dallarındaki çeşitlilik de kısıtlı. Batı ülkeleri, sporu, devletin düzenleyici, kollayıcı, teşvik edici etkisi altında, “sporun öznesi” kulüp/dernek/federasyon gibi merkezler eliyle yöneterek kitle sporunu, spor kültürünü geliştirirken, Türkiye, dünyada sporun devlet eliyle yönetildiği Kuzey Kore, Çin gibi birkaç ülkeden biri. Spor federasyonları kanunla değil yönetmelikle yönetiliyor, federasyonlar (ve seçimleri) siyasi etkilere çok açık. Buna devletin vatandaşa güvenmeyen, iknaya değil hizaya zorlayan zihniyeti ile kulüp ve federasyonların “demokratikleşmeye/paylaşmaya” değil, devlet gücüne /zihniyetine/mevzuata bel bağlayan/yaslanan zihniyeti de eklenince çaparizler çoğalıyor.
Her türlü amatör spor, profesyonellik öncesi ya da profesyonelliğe adım olarak görüldüğünden, sporun amatör yönü iyice zayıflıyor, giderek gözden kayboluyor. Okullarımızda spor ortamı yok, spor piramidinin tabanı çok zayıf, tabanın altı değil üstü besleniyor, nesiller heba ediliyor. Sporla ilgili bu trajik tablo yıllardır “devletin -sporu düzenleyici kurumları- eliyle” (MEB/BTGM-GSGM- Gençlik ve Spor Bakanlığı…)[3], “devlet için” spor yapmanın bedelini gösteriyor. Borolar örneğinde olduğu gibi zaman zaman farklı spor dallarına yönelik toplumsal ilgi/heves çeşitli nedenlerle (ekonomik, kültürel, konjonktürel…) kabarsa da mevcut sistemde bu tür dalgaların gelişip büyümesi, ne yazık ki mümkün ol(a)mıyor.
Şüphesiz her spor dalının hali/hikâyesi ayrı ama yazı amatör/sportif denizciliği “deniz-tekne-insan” üçgeni/ilişkisi çerçevesinde değerlendirmeyi amaçlıyor.[4] Bu çerçevede amatör/sportif denizci, “bir deniz aracıyla denizi amatörce ‘kullanan’ denizsever” olarak tanımlanırsa, bu alanda kurumsal gücü en yüksek iki federasyon Gençlik ve Spor Bakanlığı vesayetinde Türkiye Yelken Federasyonu (TYF) ile bir STK olarak kurulan Amatör Denizcilik Federasyonu’dur (ADF). Bu federasyonlar sportif yönden Gençlik ve Spor Bakanlığı, tekne mevzuatı yönünden (kayıt, belge, vergi…) UDHB/Denizcilik Haberleşme ve Ulaştırma Bakanlığı’nın sularında dolaşır.[5]
Türkiye Yelken Federasyonu (TYF)
İdarenin vesayet denetimine tâbi Beden Terbiyesi’nin (BTGM) teknik bir dairesi olarak kurulan TYF çatısı altında faaliyet gösteren kulüpler, dernek olarak kurulur, Bakanlık tescil ederse federe olur ve bu spor dalının resmi faaliyetlerine katılırlar. Yani bu dernekler “üye dernek” değil “federe dernek”tir. Büyük umutlar bağlanan federasyonların özerkliği-bağımsızlığı, başta sporun demokratikleşmesi olmak üzere ne yazık ki temel konularda/sorunlarda TYF’ye de yeni bir soluk getir(e)memiştir..
TYF, bakanlıkça belirlenen “ana statüsü” çerçevesinde, bir avuç insanın/kulübün, emeği/çabası/katkısı/kavgası ile bir çizelge federasyonu olarak yıllık yarış programını oluşturmaya/gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Yelken kulüplerinin çoğu maddi sorunlar, yer problemi gibi çözülemeyen temel sorunların cenderesinde sportif faaliyetler ile gelir yaratmaya yönelik sosyal faaliyetler arasında bocalayıp duruyor. Faal sporcu sayısı/kulüp sayısı/tekne sayısı/sportif yayın/mevcut projeler gibi ölçülere bakıldığında, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve onun teknik dairesi, “idarenin vesayet denetimine tâbi” TYF’nin oluşturduğu mevcut modelin, kara ülkelerinin bile gerisinde kalan mevcut rakamları yükseltme ve gidişatı değiştirme, kısacası yapısal sorunları çözme bilgi/beceri kapasitesine sahip olmadığı, sektördeki gelişmelerin hayli gerisinde kaldığı söylenebilir. [6]
Amatör Denizcilik Federasyonu (ADF)
AB uyum yasalarının kimi mevzuatımızda yarattığı esneklik/değişiklik sayesinde Medeni Kanun ve Dernekler Kanunu’na göre bir “sivil toplum kuruluşu (STK)” [7] olarak kurulan ADF, devlet vesayetinde/ana statüsüne göre faaliyet gösteren bir federasyon değil, tüzüğü çerçevesinde amatör denizciliğin gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla bağımsız bir federasyon olarak kuruldu (2002).
“Denizciliğe yönelik toplumsal ilginin/hevesin” tekrar ivme kazandığı 2000’li yıllarda “bağımsız bir federasyon ve bir sivil toplum kuruluşu” olarak kurulan ADF, faaliyetin “nesnesi” olan kulüpleri, faaliyetin “öznesi” haline dönüştürebilme potansiyeliyle de dikkat çekiyordu. Bu durum genel olarak spor, özel olarak amatör/sportif denizcilik örgütlenmesinde yeni bir imkân ve alternatif, dolayısıyla sporu yukarıya taşıyıcı ve besleyici bir fonksiyon potansiyeli taşıyordu. Hatta ADF’nin ilgili bakanlık ile yapılan sözleşme sonucu amatör denizci ve kısa mesafe telsiz belgesi (ADB/KMT) sınavı yapma-düzenleme yetkisini alması yılın olayları değerlendirmesinde “2005’in denizlerde en önemli olayı” seçildive “Denizcilik Müsteşarlığı’nın amatör denizci belgesi verme yetkisini, Amatör Denizcilik Federasyonu’na bırakması, devletin gölgesini çekmesi açısından çok olumlu” karşılanarak bu gelişme “Türkiye’de denizciliğin sivilleşmesi konusunda önemli bir adım sayıldı.”[8]
ADF, modern (çevrim-içi) bir sınav ve belgelendirme sitemi kurmak[9], deniz kütüphanemizin ihtiyacı olan kitapları yayımlamaya çalışmak, hayli bürokratik bir yol olsa da bir eğitim standardının oluşmasına MEB onaylı bir okul kurarak amatör denizcilik eğitim programları ve kursları ile katkıda bulunmak, sitesinde karşılaştırmalı malzeme testleri yayımlamak gibi alışılmadık işlere imza atarak, denizciliğin gelişmesi-yaygınlaşması, standartlaşması için bir umut oldu ve yapısal sorunlarla uğraşacağı izlenimi verdi. ADF eski başkanı Teoman Arsay’ın yerinde bir tanımlamayla 4 B (Bağlama kütüğü, Barınma, Belge, Bayrak) olarak özetlediği sorunlarda ADF’nin çabalarının etkisiyle amatör denizciler lehine kısmi gelişmeler de oldu. Ancak ADF, yeterli destek ve katkı göremediği üyesi kulüpleri geliştirecek, canlandıracak, amatör denizciliğin sorunlarını çözecek, ufkunu geliştirecek projeler üreterek içsel dinamikleri geliştirmek, amatör denizci tanımının benimsenmesini sağlayıp kamuoyu oluşturabilmek yerine, giderek sadece mevzuat değişikliklerinden medet ummaya başladı. Bu olumsuz gelişmede ADB/KMT sınavı yapma-düzenleme yetkisinin ADF’ye verilmesinin de azımsanmayacak bir etkisinin olduğu söylenebilir.
ADF’nin mevzuat/eğitim/belge vb. konularda yaptığı birçok öneri[10] bazı sembolik uygulamalar dışında UDHB birimleri tarafından dikkate alınmadığı gibi, ADF tarafından hazırlanmış düzgün işleyen/ayrıntılandırılmış elektronik bir kayıt sistemi olan Özel Tekne Belgesi (ÖTB) uygulaması da ortadan kaldırıldı. ADF’nin sınav yetkisinin “gerekçesiz” sona erdirilmesi (Ağustos 2013) de, UDHB’nin yetkilendirme girişiminin aslında konjonktürel veya geçici bir heves olduğunu gösterdi.
UDHB / Deniz ve İçsular Düzenleme Genel Müdürlüğü (DİDGM)
UDHB birimleri son beş yılda Bağlama Kütüğü, Özel Teknelerin Donatımı…, ADES/ADB (2014) uygulaması gibi çözmek yerine yeni sorunlar doğuran, denize açılmayı teşvik değil engelleyen/cezalandıran, gelişigüzel hazırlanmış mevzuat değişiklikleri ve uygulamalarıyla yine bildikleri “kabakçı (acemi denizci) düzenine” dönerek amatör/sportif denizcilikte “sivilleşmeye/işbirliğine” hevesli olmadıklarını gösterdiler.
Zaten, asli görevi deniz ulaştırması ve ticaretini düzenleyip geliştirmek olan UDHB’nin gemiadamı bürokratlarının hazırladığı amatör/sportif denizciliği ilgilendiren mevzuat değişikliklerinin sürekli “pervaneye halat/zincir dolaması”nın temelinde amatörlüğü, ticaret denizciliğinin gözüyle “iş-meslek” olarak algılayan, ya da denizciliğin diğer alanlarını ticaret denizciliğinin bir parçası/ figüranı olarak gören, amatör denizciliğin temsiline de izin vermeyen/ihtiyaç duymayan, daha genel bir deyişle kamu politikalarının oluşturulmasında STK’larla birlikte çalışmama anlayışı yatar.[11]
Sektöre yön veren 10. Ulaştırma Şurası (27 Eylül-01 Ekim 2009) ve 11. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Şurası’nda ( 5-7 Eylül 2013) alınan “denizcilik sektörü” ile ilgili kararlarda fikri/kurumsal olarak temsil edil(e)meyen amatör/sportif denizciliğin bir etkisinin olmadığı biliniyor. Şuralarda belirlenen hedefler ve gerçekleştirilme oranları da amatör/sportif denizcilik açısından ümitvar değil. Örneğin 2009’da 10. Ulaştırma Şurası’nda alınan “200 adet balıkçı barınağının 55’inin kademeli olarak yat limanına dönüştürülmesi ya da kademeli olarak ortak kullanım modelinin oluşturulması”[12] kararının 11. UDH Şurası’nda[13] rakam verilmeksizin tekrar edilmesi, herhangi bir gerçekleşme oranından söz edilmemesi, uygulamadan vazgeçtik, kâğıt üzerinde bile bir ortak kullanım modelinin oluşturul(a)maması gidişatın rotası ve hızı hakkında yeterince fikir veriyor. Çünkü mevcut zihniyetin yatçılığı/marinayı sadece zengin işi sayması, bu tür yatırımlara destek verilirken tekne barınmasını kolaylaştırıcı basit/ucuz çözümlere yanaşmaması da temel sorunlardan biri.
Aslında UDHB Stratejik Planları’nda[14] yer alan “Performans Kriterleri” bürokratların amatör/sportif denizcilikten ne anladıklarını/beklediklerini ve tasavvurlarının sınırını da gösteriyor. Bu Performans Kriterleri iki ana başlıkta toplanabilir:
● Deniz/deniz sevgisi konulu faaliyetler (basılı/görsel yayın sayısı”/ “şiir, resim, fotoğraf, kompozisyon, su sporları yarışmaları sayısı” / tanıtıcı, özendirici toplantı/gezi/fuar faaliyetleri sayısı…).
● Yıllık olarak verilen amatör denizci belgesi sayısı.
İlk başlık altında toplanan kriterlerle ilgili UDHB’nin geçmişteki faaliyetlerinin ne amatör-sportif denizciliğe, ne de deniz kültürüne sahici bir katkısından söz edilebilir. Çünkü UDHB’nin düzenlediği kültür festivalleri, resim/fotoğraf/kompozisyon yarışmaları; Küçük Denizcinin El Kitabı[15], Denizcinin El Kitabı, Denizciliği Öğrenelim gibi renkli olarak yüzbinlerce basılan ve kamu kaynaklarını heba eden gelişigüzel ve yanlış/yığma bilgilerle, intihal örnekleriyle, hamasetle dolu özensiz eğitim kitapları ve benzeri yayınlar, gerek yaşlara göre sınıflandırılmamış halleri, gerekse günümüz görsel zenginliğinin çok gerisinde kes-yapıştır yöntemiyle hazırlanmış cazibeden yoksun basımıyla çocukların/gençlerin denizcilikle anlamlı bir ilişki kurmasını sağlamadığı gibi, denizcilikle ilgili hayalgücü ve bilincin geliştirilmesine de katkıda bulunamıyor ne yazık ki. Bakanlık bürokrasisinin “donanımsız özgüvenini” ve çağdışı amatör-sportif denizcilik algısını yansıtan bu UDHB faaliyetlerinin amatör-sportif denizciliğe katkısı sağlanmalıdır.
Ülkemiz Denizciliği Yeniden Keşfetmiş…
UDHB yayınlarında sürekli olarak, “2003-2010 arasında 85 bin kişi ADB aldı” ya da “… ülkemiz denizciliği yeniden keşfetmiş, 2002 yılından günümüze 100 binden fazla kişiye amatör denizci belgesi verilmiştir.” (Bkz. www.ubak.gov.tr) gibi örneklerle ADB sayısındaki artışın vurgulanmasının nedeni yetkililerin ADB sayısındaki artışı tek başına bir başarı/gelişme olarak görmeleridir. 11. UDH Şurası’nda 2023 hedefinin “1 milyon amatör denizci sayısına erişmek” olarak konulması da bunun açık göstergesidir. Bu mevcut modelle ulaşılması imkânsız (ve külliyen dayanaksız!) bir rakamdır ama zaten amatör-sportif denizciliğin geliştiği ülkelerde ehliyet sayısı bir başarı/gelişme ölçüsü olarak görülmez. Ehliyet sayısının artışı denizi kullanan/denize çıkan insan sayısını göstermediği gibi insanların öğrenme düzeyinin de ölçüsü değildir. Belge değil öğrenilen/öğretilen bilgi değerlidir. Denizcilik, denizi kullanan/denize açılan, insan/tekne/sporcu sayısını arttırmakla gelişir. Bunun yolu da öncelikle amatör-sportif tekne filosunu büyütecek ve “nitelikçe geliştirecek” önlemler almaktır.
UDHB yıllarca “kara düzen” sürdürdüğü, ancak ADF sayesinde örnek bir düzeye ulaşan ADB/KMT sınav sistemini federasyonlara/kulüplere devrederek amatör/sportif denizciliğe katkıda bulunmak yerine pratik eğitim iddiasıyla ADES[16] gibi “abes” bir sistemi zorunlu hale getirerek yeni bir kara düzen kapısı açmıştır. Pratik eğitim açısından bir değeri olmayan ancak ADB sınavına girebilmek için geçilmesi zorunlu olan ve sadece aracı piyasasını geliştirmeye yarayan bu bürokratik sistem en azından bir an önce “ihtiyari” hale getirilmelidir.
ADF’nin Görüntüsü…
Amatör denizcilerle ilgili sorunlarda tasarlanan, dikkate alınmasa da bürokrasiye dert anlatmaya çalışan, bu konularda bültenler yayımlayan[17] ADF, UDHB’nin yetki devri sözleşmesini uzatmamasından sonra üyesi kulüplerden yeterli destek görmediği ana gerekçesiyle (oysa kurulurken de böyle bir destek yoktu…) yavaş yavaş faaliyetlerini askıya alıyor/tasfiye ediyor, kısacası faaliyet ve yönetim olarak başlangıçtaki fikri iddialarından uzaklaşan (örneğin, MEB onaylı okul kapatılıyor, sınavda kullanılan çevrim-içi sistemin eğitim için kullanılması düşünülmüyor… ) “yelkenleri suya indirmiş” bir görüntü veriyor.
Bugün amatör/sportif denizciliğin Devlet vesayetinin etkisini azaltacak, en azından “devlet için spor” anlayışını zayıflatacak, sivil toplumu geliştirecek projeler geliştirmesi gerekirken, devletin amatör denizcilere ehliyet vermesi yetmezmiş gibi bir de eğitim vermeye kalkabilmesi, merkezi iktidarın gücü (yanında donanımsız özgüveni, dünyadaki örneklerden habersiz olması…) kadar, kulüplerimizin, federasyonlarımızın da güçsüzlüğünün (ya da devlet vesayetindeki bir spor anlayışıyla ne kadar özdeşleşildiğinin) işareti de sayılabilir.
ADF yönetiminde de yer alan TYF başkanının Ocak ayında ADF Yönetim Kurulu kararıyla ADF başkanlığını da üstlenebilmesi bu açıdan değerlendirilebilir. Yönetim değişikliği hakkında, daha geniş bir temsil içeren ADF Danışma Kurulu’na bilgi verilmemesi ve sitede hâlâ bu değişikliğin görünmemesi sporda demokratikleşmenin hiç de kolay olmadığını gösteriyor. Tabanları aynı kulüpler olsa da bu gelişmelerin, ADF’nin TYF içinde erimesine mi yol açacağını, üye kulüpleriyle ortak bir tasavvur geliştiremeyen ADF yönetiminde hangi anlayışın ağırlık kazanacağını, uygulamaları gördükten sonra daha net değerlendirme imkânı olacaktır.[18]
Devlet İçin Spor mu, Spor İçin Devlet mi?
Amatör/sportif denizciliğin ümitvar bir geleceğinin olabilmesi gösterilecek çabalar sonucu başta UDHB olmak üzere İdare’nin yetkilerini federasyonlar/kulüpler (ADF/TYF, vd.) eliyle kullanmasına bağlı. Çünkü Dünyada amatör/sportif denizciliğin geliştiği ülkeler, merkezi gücün paylaşılarak sivil toplumu cesaretlendirecek, bürokrasiyi azaltacak demokratik uygulamalarıyla dikkat çekiyor.
Yıllardır sabahtan akşama yaptığı değişikliklerle amatör/sportif denizcilikle ilgili bir mevzuat mezarlığı/enkazı yaratma başarısı göstermiş olan, ama bundan da hiçbir ders çıkarmamış[19], aksine eleştirenleri suçlamış, kendisine yol göstermiş kişileri/kurumları bile görmezden gelen/takmayan bir İdari zihniyetin yetkilerini “kendiliğinden” ya da “karaya oturmadan” paylaşması da uzak bir ihtimal.
Gelişmeler karşısında bir durum tespiti ve muhasebesi yapıldığında 2000’li yıllarda yeniden yükseldiğini söylediğimiz denizciliğe yönelik “toplumsal ilginin/hevesin” ne yazık ki amatör/sportif denizciliği geliştirecek/büyütecek bir çapa/çabaya ulaşamadan sönmeye başladığı ve muhtemel iktisadi gelişmelerin (örneğin durgunluğun) bu durumu hızlandıracağı söylenebilir.
Görünen o ki artık amatör/sportif denizciliğin yapılması/ifa edilmesi, yaygınlaş(tırıl)ması yönünde bir gelişme değil, “seyredilmesi/ takip edilmesi/tüketilmesi”, “müşteri/tüketici/izleyici” yönünde bir gelişme süreci gidişata daha uygun. Sponsorların cesametine bağlı amatör/sportif faaliyetlerin artışı; devlet kurumlarının işin “ticari” ve “gösteri” yanına (yetkililerin boy göstereceği spor etkinlikleri/organizasyonları!) hayli ilgi gösterip ciddi kaynak ayırması; “performansı/skoru ödüllendirmeyi” esas alan bir sporcu havuzu oluşturulmaya çalışılması”; sayılara abanılması, münferit başarılara tutunarak her türlü sıradışı başarının kalıcı gibi gösterilmeye çalışılması; butik otellerin-lüks konutların vitrin süsü olarak pontonlar/tekneler … önümüzdeki dönemin belli-başlı aborda/funda yerleri olarak sıralanabilir.
Önce Sorunları Söyleyebilmek…
Amatör-sportif denizciliğin taze rüzgârlardan beslenebilmesi için öncelikle sorunlardan haberdar olunması, sorunlara vakıf olunması gerekiyor. Sorunların konuşulabildiği, tartışılabildiği, müzakere edilebildiği ortamların (mekânların/yayınların/kurumların/kuruluşların…) varlığı, hedeflerin seçimini ve çözümü kolaylaştırır. Devlet bugüne kadar düzgün ve ayrıntılandırılmış (ör. tekne boyu, sahipliği, yaşı, cinsi…) bir tekne istatistiği bile oluştur(a)madı. Yeterli istatistiksel verilerin ve akademik/bilimsel çabaların katkısı olmadan sorunlar yeteri açıklıkta ortaya konulamaz; başta UDHB olmak üzere ilgili kurumların kendine/amacına/konumuna özgü bir bürokrasi üreten konumu sorgulanamaz. Örneğin, üniversite işbirliğiyle hazırlanacak bir “balıkçı barınağı ortak kullanım modeli” örneği ile barınakların durumunu tartışmaya açmak/ teknelerin barınma sorunlarına çözüm üretmek; ya da amatör-sportif denizcilik için oluşturulacak yıllık deniz kazaları istatistiğinin değerlendirme sonuçlarına göre gidişatı sorgulamak, emniyet tedbirlerine/eğitime yön vermek, kazaların önlenmesi için gerekli girişimlerde bulunmak mümkündür.
Amatör-sportif denizciliğin geliştiği ülkelerdeki spor hukukunun, kulüp-federasyon modellerinin/sorunlarının/gelişim sürecinin akademik bir gözle, karşılaştırmalı olarak her yönüyle incelenmesi (bunlar için burs verilmesi…) bu verilerin/değerlendirmelerin yayımlanması, toplantılarda/sempozyumlarda tartışılması/değerlendirilmesi, dünyadaki gelişmelerin-literatürün takibi, hedefleri berraklaştırdığı gibi diğer spor dallarına da katkı sağlayabilir.
Günümüzde “denizciliğin asıl ve gerçek kaynağının” merak dürtüsüne, heves ve sevgi duygusuna dayalı amatör-sportif denizcilik olduğu söylenebilirse de bu başat durumun şimdilik bize hayli uzak olduğunu da eklemek gerekir.
●Denizciler yahoo grubu 14-15-16 Eylül 2014 (3 bölüm halinde) ●YelkencilerLokali- 17 Eylül 2014 ●Dünya gazetesi 20 Eylül ve 27 Eylül 2014 (kısa versiyonu) ●Dünya gazetesi internet sitesi 20 Eylül 2014 (kısa versiyonu)
[1] “Hedefi olmayan tekneye hiçbir rüzgâr yardım edemez” (Montaigne). Bu yazının omurgasını oluşturan ve özellikle denizcilikle ilgili istatistiki rakamlar da içeren daha farklı ve kapsamlı bir değerlendirme için şu yazıya da bakılabilir: Sezar Atmaca, “Deniz kültürü ve amatör sportif denizcilik” İskeleye Yanaşan… Denizler Gemiler Denizciler, içinde, der. Orhan Berent-Murat Koraltürk, İletişim Yay. 2013.
[2] Spor Şurası çalışmalarına/raporlarına (ör. 1999, 2008) yansıyan rakamlara göre ülkemizde %2-3 olan spor yapma oranı Almanya’da %30’dur. Toplam sporcu sayısındaki abartılı/yanıltıcı resmi rakamlar nedeniyle karşılaştırmalarda spor kulübü sayısını esas almak daha doğrudur. Spor kulübü sayısı Türkiye’de (rakamlar yaklaşıktır) 13.000 iken, Almanya’da 90.000, İngiltere’de 150.000, Fransa’da 175.000 cıvarındadır.
[3] Farklı mevzuatları nedeniyle TMOK ve TFF’yi bu yapının dışında değerlendirmek gerekir.
[4] Geniş anlamıyla “denizi kullananlar” çerçevesindeki amatör/sportif denizcilik tanımı, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı Kürek, Kano, Sualtı, Yüzme vb. federasyonları da içerir.
[5] UDHB, Deniz ve İçsular Düzenleme Genel Müdürlüğü, “her türlü amatör denizcilik faaliyetine ilişkin usul ve esasları belirler, bu faaliyetleri yapacakları yetkilendirir ve denetler” (KHK/655). Konuyla ilgili “devletin düzenleyici kurumları “ listesi çok daha geniştir: Maliye Bakanlığı (tekne vergisi, harç vb.), Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (mavi kart…), Kültür ve Turizm Bakanlığı (yat turizmi, turizm amaçlı sportif denizcilik faaliyetleri ), Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı (balıkçı barınakları), Orman ve Su İşleri Bakanlığı (göl ve iç sular…).
[6] TYF bünyesindeki kulüplerin sorunları dile getiren, gidişatı değiştirecek kayda değer bir fikri, iddiası veya projesi duyulmadı ama Marina Dragos Yelken İhtisas Kulübü (M.D.Y.İ.K.) Başkanı Hakan Ertunk’un yıllardır internette yayımladığı hareketli salma sınıfları ile ilgili karşılaştırmalı istatistikler/değerlendirmeler nesillerin spor yap(a)madan nasıl heba edildiğini tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor.
Bu konuda eğitimle (Türkiye Ulusal Yelken Eğitim Programı/TUYEP’le) ilgili şu yazıma da bakılabilir: “Model yanlış/mevzuat engel/program yüzeysel”, Denizciler İletişim Grubu, https://groups.yahoo.com/neo/groups/denizciler/conversations/topics/8083, 17 Ocak 2011; Motor Boat, Şubat 2011.
[7] “ADF’yi bilinen amatör spor federasyonlarından ayıran en önemli özelliği budur” (ADF Fuar Bülteni, tarihsiz).
[8] http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/3722010.asp, Hürriyet 31 Aralık 2005 /Temuçin Tüzecan, Orsa.
[9] UDHB, bazı istisnalarla yetki verdiği ADF’nin düzgün-adil bir sınav ve belgelendirme sistemi kurmak amacıyla hazırlattığı çevrim-içi sınav sisteminin başarısını görünce aynı sistemi gemiadamları için de kurdurdu! (GOSS/Gemiadamları Online Sınav Sistemi-eski GASM). Böylece gemiadamları da amatör denizciler sayesinde “kara düzen” sınav sisteminden kurtuldular. ADF’nin sınav–belgelendirme sisteminin daha da geliştirilmesi yönündeki önerilerine UDHB’nin cevabı ise ADF ile olan yetki devri sözleşmesini yenilememek oldu.
[10] Örneğin bkz. Denizciliğin Gelişmesi Gerçekten İsteniyorsa (Şubat 2011) http://www.adf.org.tr/olaylar-gorusler/103-rehber2011.html.
[11] UDHB uygulamalarının farklı bir yönden eleştirisi için bkz. Rüştü Tezcan, “Mavi Yolculuğun gayıkları ve teğneleri” İskeleye Yanaşan… Denizler Gemiler Denizciler, içinde, der. Orhan Berent-Murat Koraltürk, İletişim Yay. 2013.
[12] 10. Ulaştırma Şurası, Denizcilik Dergisi, Eylül-Ekim 2009.
[13] 11. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Şurası, Denizcilik Çalışma Grubu Raporu, Ankara, 2013.
[14] Örneğin “Denizcilik Müsteşarlığı Stratejik Planı 2009-2013”. Denizcilik Müsteşarlığı.
[15] Küçük Denizcinin El Kitabı’nın eleştirisi için bkz. Sezar Atmaca, “Buyurun İşte Kara!” Radikal 2, http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=7401, 26 Ağustos 2007. Yazının daha geniş bir versiyonu Yacht Türkiye dergisinde (Ekim 2007) yayımlandı.
[16] Sistemin ön eleştirisi için bkz.Sezar Atmaca, “ADES’in değerlendirilmesi”, Denizciler İletişim Grubu/ https://groups.yahoo.com/neo/groups/denizciler/conversations/messages/10260 ; Turksail / http://www.turksail.com/attachments/11703_ADES_ile_ilgili_sorular_.pdf, 13 Şubat 2014.
[17] Amatör Denizcilik Federasyonu’nun mevzuata ve uygulamalara ilişkin, 2010’dan beri bülten olarak da yayımlanan eleştiri ve görüşleri için bkz.: http://www.adf.org.tr/olaylar-gorusler.html. Örneğin: -Başımıza Gelenler-Bir Davada Dile Getirilenler (Haziran 2011) / Bir Denizseverin Karadan Denize Engelli Koşusu ( Şubat 2013).
[18] Bu yazı yaklaşık iki ay önce yazılsa da yayımlanması çeşitli nedenlerle gecikti ama görünen o ki “erime” süreci de hızla gelişiyor. ADF sitesinde yer alan yeni bir kurs ilanına göre (erişim 5 Eylül 2014) ADF artık MEB’e de onaylattığı kendi eğitim programını değil, TYF’ye akredite olarak TUYEP eğitim programını uygulamaya başlamış!
[19] Örnek olarak şu yazılarıma bakılabilir: “Deniz Kenarında Susuz Kalmak”, Yacht Türkiye, Haziran 2009; “Türk Bayrağına Geçiş Olacak mı?”, Radikal gazetesi, 22.09.2009, http://www.radikal.com.tr/yorum/turk_bayragina_gecis_olacak_mi-955575 ve Yacht Türkiye, Ekim 2009.