Belge/Eğitim Zorunluluğu Yerine Öğrenmeyi Teşvik…

Eğitim ile ilgili görüşlerimi özetleyen, bu konularda yazıştığımız ve genç yaşta kaybettiğimiz bahriyeli arkadaşımız Mehmet Tunçay’a hitaben Şubat 2014’te denizciler@yahoogroups.com, grubuna yazılmış kısa bir eğitim yazısı. Sevgili Mehmet Tunçay’ın anısına…

***

Sevgili Mehmet, amatör denizciler açısından zorunlu değil, iknaya ve rızaya dayalı, “eğitimi/öğrenmeyi” teşvik eden bir denizcilik anlayışının daha öğretici olduğunu düşünürüm. Örneğin zorunlu eğitim/belge yerine, her sene küpür derleme ajanslarından satın alınacak verilerle amatör denizcilerin yaşadıkları kaza istatistiklerinin çıkarılması, bunların değerlendirilmesinden çıkacak sonuçlara göre her yıl özellikle kulüpler aracılığıyla ücretli kurslar düzenlenmesi denizciliği daha fazla geliştirir.

Bu nedenle tekne kullanımında ehliyet zorunluluğuna sıcak bakmam. Ehliyetin çeşitlendirilmesini, “belirli sınırlar dahilinde” kaldırılmasını, ya da sınavının basitleştirilmesini daha anlamlı bulurum. Şüphesiz bu “sınırların” gerekçelerinin enine boyuna tartışılarak çizilmesi/kabul edilmesi gerekir. Kurulacak sistemin zaaflarının giderilmesi ve geliştirilmesi açısından tartışmalardaki argümanların kayda geçilmesi önemlidir. Örneğin zorunlu ehliyet yerine …metreye kadar tekne kullanılabilmesi için (8 metre diyelim) aşağıdaki 3 seçenekten birini önerirdim:

 a) 8 metreye kadar teknenin ehliyetsiz kullanılabilmesi…

b)  UDÇÖT’ün ilgili bölümlerini biliyorum diye imza veren kişiye 8 metre tekne kullanım belgesi verilmesi…

c) Veya 8 metreye kadar tekne ehliyet sınavının basit bir UDÇÖT sınavından ibaret olması…

Bu tür bir öneriye gelebilecek tepkileri az-çok kestirebilirim. Belirtmem gerekir ki bu konular gündeme geldiğinde hiçbir özdeşliği olmayan otomobil ehliyetiyle tekne ehliyetini/ amatör denizcilerle profesyonel denizcileri karşılaştırmak sık yapılan bir hatadır. Bir iddia olarak sadece şunu söyleyebilirim “merak etmeyin, hiçbir şey bugünden daha kötü olmaz.”  Şüphesiz dünyadaki örnekleri de dikkate alarak kendimize uygun bir sistem geliştirilebilmesi için anlamaya, tartışmaya, müzakereye, uzlaşmaya dayalı bir yol ve yöntem izlenmelidir. Ben yaptım oldu mantığı ile “sindirilmeden” yapılan işlerin bir geleceği, devamlılığı olmaz.

Zorunlu olmayan eğitimin asgari bir standardının olması, yazılı kaynaklarının bulunması/hazırlanması, bu tür eğitimlerin öncelikle kulüpler tarafından yapılmasının teşvik edilmesi, verilecek ehliyetlerin ilgili federasyonlar tarafından verilmesi amatör denizciliğin geliştiği ülkelerin belli başlı ortak noktaları olarak sıralanabilir. Yukarıda da belirttiğim gibi eksikliklerin görülerek bu konulardaki “eğitimlerin teşvik edilmesi”, örneğin diyelim ki avara veya aborda olunurken sık sık aksaklık oluyorsa bu eksikliği gidermeye yönelik kurslar düzenlenmesi gibi “öğrenmeyi teşvik edici” faaliyetler denizciliği daha çok geliştirir.

Sadece belge ve eğitim açısından değindim ama  amatör/sportif denizciliğin birçok sorunu var. ADF başkanı Teoman Arsay’ın çok yerinde bir tanımlamayla

4 B (Bağlama kütüğü, Barınma, Belge, Bayrak) olarak özetlediği bu sorunlar çözülmeden bir gelişme sağlamak ne yazık ki çok zor. 

Geçen sene çıkan “İskeleye Yanaşan… Denizler, Gemiler, Denizciler” (der. Orhan Berent-Murat Koraltürk, İletişim Yay.) kitabına yazdığım  yazıda  amatör-sportif denizciliğin sorunlarına değinmeye çalışmıştım (a.g.e. sayfa 287-306).  

Bugün amatör/sportif denizciliğin Devlet vesayetinin etkisini azaltacak, en azından “devlet için spor” anlayışını zayıflatacak, sivil toplumu geliştirecek projeler geliştirilmesi gerekirken, devletin amatör denizcilere ehliyet vermesi yetmezmiş gibi bir de eğitim vermeye kalkabilmesi, merkezi iktidarın gücü (yanında donanımsız özgüveni, dünyadaki örneklerden habersiz olması…) kadar, külüplerimizin, federasyonlarımızın da güçsüzlüğünün (ya da devlet vesayetindeki bir spor anlayışıyla ne kadar özdeşleşildiğinin) işareti sayılabilir.

Amatör/sportif denizciliğin taze rüzgarlarla beslenebilmesi için, yazdığın ya da benim yukarıda ileri sürdüğüm veya benzeri argümanların konuşulabildiği, tartışılabildiği, müzakere edilebildiği ortamların(mekanların/yayınların/kurumların…)  ve bunları uygulamaya koyacak projelerin varlığı gerekir.

(denizciler@yahoogroups.com, 16 Şubat 2014)

Similar Posts