|

Spor Politikası, ADF, TYF, Kulüpler, Gruplar ve Reis Evi

Sezar Atmaca

Türkiye’de spor yönetiminin sorunu nedir?

Olimpiyat yılında (Paris 2024) bir genelleme yaparsak, dünyada sporun, özel olarak da amatör/sportif denizciliğin devlet vesayetinde yönetildiği, devlet için spor yapılan, bu temel/yapısal durumun yarattığı keyfilik, kayırmacılık, denetimsizlik, hesap vermezlik, sağlıklı istatistik yokluğu, siyasi etkilere açık olma… gibi sorunlarla boğuşan nadir ülkelerden biriyiz. Kulüp ve federasyonların devlet gücüne, zihniyetine, mevzuata bel bağladığı/yaslandığı; güçsüz sivil toplum ve örgütsüz ilişkileri besleyen bu durumun günümüzde yeterince sorgulanmadığı, dert edilmediği biliniyor.

Kurthan Fişek, Gerçek Yay. 1985

Bu durumun temel nedenini “Türkiye’de spor yönetiminin sorunu nedir?” sorusuna verdiği cevapta Prof. Dr. Kurthan Fişek uzun yıllar önce şöyle açıklamıştı[1]: Türkiye’de spor yönetiminin temel sorunu 1903 yılından bu yana TİCİ gibi “federatif”, TSK gibi “yarı-resmi” ve BTGM gibi “devletçi” yönetim yapılarının denenmesine, sporun vesayet makamının “Başbakanlık” “Milli Eğitim Bakanlığı” ve “Gençlik ve Spor Bakanlığı” arasında sürekli değişmesine rağmen, sporun nasıl yönetileceğine henüz karar verilmemiş olmasıdır. Dahası “hangi amaçla” spor yapılacağına da henüz karar verilebilmiş değildir.

Devletin bir spor politikası oluşturamadığı bu dönemlendirmeleri şöyle özetleyebiliriz[2]:

Cem Atabeyoğlu, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Yay. 2001

• TİCİ/Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı dönemi (1922-1936): Üye kulüpleri ve tüzel kişiliği ile gerçek bir “federatif” yapı olarak 16 kulüp tarafından 1922’de Ali Sami Yen başkanlığında  kurulan ve federatif yapısı giderek etkisini yitirse de 1936’ya kadar süren ilk ulusal spor yönetimi dönemi.

• TSK/Türk Spor Kurumu dönemi (1936-1938): TSK adıyla CHP’ye bağlı partili spor teşkilatı haline dönüştürülen, lisansiye sporcuların “partiye üye kaydedildiği” tek parti dönemi spor yönetimi.

• BTGM/ Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü dönemi (1938-2011): Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü adı zaman zaman değişerek de olsa 1938’de Başbakanlığa, 1942’de MEB’e, 1960’da tekrar Başbakanlığa, 1970’de Gençlik ve Spor Bakanlığı’na, 1983’te Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı’na, 1989’da Spor Genel Müdürlüğü adıyla Devlet Bakanlığı’na bağlandığı dönem.

Yiğit Akın, İletişim Yay. 2004

• GSB/Gençlik ve Spor Bakanlığı dönemi (2011’den günümüze): BTGM’nin SGM/Spor Genel Müdürlüğü (2018 sonrası SHGM/Spor Hizmetleri Genel Müdürlüğü) adıyla 2011’de kurulan Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlandığı, geçmiş dönemlerin karması sayılabilecek, neredeyse (ülke yönetiminde olduğu gibi) parti devleti haline dönüştürülmüş vesayetin giderek daha da arttığı spor yönetimi.

Bu yazının çerçevesi nedeniyle değinemedim ama sporla ilgili daha derinlikli ve farklı bir okuma için Türkiye’de sporu “… kafası iktidara, gövdesi sermayeye ve ayakları cahil bırakılmış bir halka dayanan bağımlı, sağlıksız, psikolojik sorunları olan bir vücuttur” diye tarif eden Selim Rumi Civralı’nın Atletik Politika, Spor ve İdeoloji (İletişim Yayınları, 2020) kitabı “bir spor ve siyaset kitabı değil” ama genel olarak spora bir yön/rol verebilmek için referans olacak değerde bir eser.

Sporla ilgili trajik tablo

Ülkemiz sporu/spor yönetimi ile ilgili daha önce farklı yazılarda (listesi yazı sonunda) yaptığımız tespitlerden bir özet yaparak çerçeveyi çizelim:

Sportif açıdan bakıldığında Türkiye, spor kültürünün değil, skor kültürünün geliştiği ve Spor Şûrâlarına (ör. 1999, 2008) yansıyan rakamlara göre Avrupa’da spor yapma oranı en düşük ülkelerden biri.  Batı ülkeleri sporu, devletin düzenleyici, kollayıcı, teşvik edici etkisi altında, “sporun öznesi” kulüp/dernek/federasyon (Kuzey Amerika’da okul) gibi merkezler eliyle yöneterek kitle sporunu, spor kültürünü geliştirirken, Türkiye,  dünyada sporun devlet eliyle yönetildiği Kuzey Kore, Çin gibi birkaç ülkeden biri. Spor federasyonlarının (futbol hariç) mali kaynaklarını ve harcama yetkilerini gösteren kanunlar yok, federasyonlar ve seçimleri, yapılan bakanlık katkıları, yardımları doğal olarak siyasi etkilere çok açık (ör. 2023’te Kay-Kay Federasyonu’na  60 milyonluk katkı verilmesi gibi…). Buna devletin vatandaşa güvenmeyen, iknaya değil hizaya zorlayan zihniyeti ile kulüp ve federasyonların demokratikleşmeye/paylaşmaya değil, devlet gücüne, zihniyetine, mevzuata bel bağlayan, yaslanan zihniyeti de eklenince çaparizler çoğalıyor.

Spor sosyolojisine başvurmadan, geçmişin tecrübelerinden ders çıkarmadan, temel/yapısal sorunları çözmeden müteahhitliğini sporla da sürdürmeye çalışan ve bu yolla sporu geliştireceğini düşünen,  “Bizden önce tesis yoktu” diyebilen (Gençlik ve Spor Bakanı, M. Kasapoğlu, 2023 bütçe komisyonu konuşması) “gelişme ve başarı illüzyonu ustası” bir zihniyet 22 yıldır iktidarda.

İktidar,  tesisleşme (ancak ortak kullanım modeli geliştirememe), büyük organizasyonlar gerçekleştirme, devşirme sporcularla, cesametli bütçelerle performansı ve skoru ödüllendirmeyi esas alan bir sporcu havuzu oluşturma, belge dağıtma (ör. Bir Milyon Amatör Denizci Projesi), sayısal rakamlara abanma gibi hamlelerle, katılımdan çok izlemeyi ve profesyonelleşmeyi teşvik eden bir yolda, hareketlilik ve büyüme sağlamaya çalışıyor.  Sayısal gelişme ve sonuçlar öne çıkarılsa da ayrıntılı değerlendirmeler yapılabilecek, işe yarar veriler açıklanmıyor.  Örneğin GSB sitesinde (erişim 23.03.2024) Aralık 2022 itibarıyla sadece toplam sporcu sayısı (13.312.842-tekil kişi) ve faal lisans sayısı (6.260.937) belirtilmiş ama spor dallarına, federasyonlara aktarılan paylara ya da sporculara göre herhangi bir bilgi/ayrıntı verilmemiş. Spor dallarına göre TUİK sitesinden ulaşabildiğim veriler 2014 yılına ait. Bu verilere göre 13.408 lisanslı yelken sporcusu var ama faal/aktif sporcu sayısı belirtilmemiş, oysa TYF sitesindeki 2023 verilerine göre 6634 vizeli sporcu var ama orada da aktif sporcu sayısı verilmemiş; yani istatistikler var olan durumu açıklamıyor. Abartılı, yanıltıcı ya da yetersiz resmi rakamlar nedeniyle uluslararası karşılaştırmalarda spor kulübü sayısını esas almak daha doğrudur ki ülkemizde 2016’da yaklaşık 14.000 olan spor kulübü sayısı 2022’de 21.000 cıvarındadır.

Her türlü amatör spor, profesyonellik öncesi ya da profesyonelliğe adım olarak görüldüğünden, sporun amatör yönü iyice zayıflıyor, giderek gözden kayboluyor. Okullarımızda spor ortamı yok (~ %90’ında spor alanı, spor salonu yok) spor piramidinin tabanı çok zayıf, tabanın altı değil üstü beslendiği için nesiller heba ediliyor. Spor kültürü gelişmeyince “izleyici-spor” ilişkisi de gelişemiyor. Ülkemizde yapılan dünya şampiyonaları bile seyirci çekemiyor. Spor şûrâlarında, akademik makalelerde ileri sürülen, devletin spor politikasını sorgulayan birçok öneri yıllardır değerlendirilmeyi bekliyor.

Uluslararası karşılaştırmalar yaparak (ör. kişi başına düşen spor alanları) ülkemiz sporunun/spor yönetiminin tomografisini çekmek yerine konuyu amatör-sportif denizcilikle sınırlandırıp örnekleri buradan vermek yerinde ve yeterli olur. Amatör-sportif denizcilikle ilgili mevzuat değişikliklerinde, uygulamalarda ülkemiz sporunun genel durumu hakkında fikir verecek yeterince örnek ya da veri var zaten.

Devletin amatör-sportif denizcilik politikası

“Deniz-tekne-insan” üçgeni/ilişkisi çerçevesinde  amatör/sportif denizci, “bir deniz aracıyla denizi amatörce ‘kullanan’ denizsever” olarak tanımlanırsa, bu alandaki kulüpleri temsil gücü yüksek iki federasyon Gençlik ve Spor Bakanlığı vesayetindeki TYF/Türkiye Yelken Federasyonu ile bir STK olarak kurulan ama giderek etkisini yitiren ADF/Amatör Denizcilik Federasyonu’dur. Bu federasyonlar sportif yönden Gençlik ve Spor Bakanlığı, tekne mevzuatı yönünden (kayıt, belge, vergi…) UAB/ Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve ilgili diğer bakanlıkların (ör. Çevre ve Şehircilik) sularında dolaşır. Gençlik ve Spor Bakanlığı ve onun teknik dairesi, “idarenin vesayet denetimine tâbi” TYF’nin oluşturduğu yelken sporu modelinin, kara ülkelerinin bile gerisinde kalan mevcut rakamları yükseltme ve gidişatı değiştirme, kısacası temel/yapısal sorunları çözme bilgi/beceri kapasitesine sahip olmadığı söylenebilir.

Yakın dönem uygulamalarına, mevzuat değişikliklerine bakıldığında denizcilik bürokrasisinin amatör-sportif denizciliği yok sayma, aşındırma pahasına alanı yap-boz tahtasına çevirmeye, mevzuatı keyfince değiştirmeye doyamadığını görüyoruz. Aşağıda sadece sınav ve eğitimle ilgili son uygulamaları dönemlendirerek ele alacağım ama bakanlıkların çeşitli (ör. kamu kaynaklarını heba eden yayınları) uygulamaları ve mevzuat örnekleri için yazı sonunda verilen kaynaklara bakılabilir:

ADF’ye yetki devri ile sınavların ilk defa çevrimiçi (on-line) yapıldığı dönem (2005-2013): UAB (ilgili bakanlığın güncel adı) tarihinde ilk defa “Yetki Devri Sözleşmesi” ile özerk bir federasyona, bir STK olarak kurulan ADF/ Amatör Denizcilik Federasyonu’na devrettiği  yetkiler sayesinde bürokrasiyi azaltan, aracıları ortadan kaldıran, çevrimiçi (on-line) yapılmaya başlanan ADB/Amatör Denizci Belgesi ve KMT/Kısa Mesafe Telsiz belgesi sınav sistemi dönemi, yani ADF dönemi.

•ADES/Amatör Denizci Eğitim Sistemi ile “pratik eğitim iddiası” dönemi (2014-2018): UAB özerk federasyona, ADF’ye devrettiği yetkileri iptal edip “pratik eğitim iddiası” ile iki aşamalı çevrimiçi (on-line) ADES/Amatör Denizci Eğitim Sistemi’ni başlattı. Çevrimiçi ADES eğitimini başarıyla geçen adaylar ADB sınavına girebiliyordu. Bakanlık 2018’de yayımladığı Stratejik Planı’nda “ADES sisteminin kolaylaştırılmasının” ihtiyaç olduğunu açıkladı ve bir süre sonra pratik eğitim iddiasından vazgeçilip ADES rafa kaldırıldı ve…

Bir Milyon Amatör Denizci Projesi dönemi (2018-2023): Eğitim kitapçığı olarak hatalarla dolu yirmi beş sayfalık ADED/Amatör Denizci Eğitim Dökümanı’nın kullanıldığı bu projede mevcut mevzuat yok sayılarak, ilan edilen rakama ulaşabilmek adına her yol denendi. Beş senede %100 sınav başarı oranıyla, yaklaşık 800 bin ADB/Amatör Denizci Belgesinin dağıtıldığı dönem. Bir dünya rekorunun kırıldığı dönem.

•Üç aşamalı yeni sınav/eğitim veya vesayet dönemi (2023’ten günümüze): UAB son olarak tam tersi bir kutba savrularak TYF/Türkiye Yelken Federasyonu’nu görevlendirip üç aşamalı –ve paralı- zincirleme bir modelle (UAB tarafından internette teorik eğitim + TYF tarafından teknede uygulamalı eğitim + UAB tarafından sınav) Amatör Denizciler İçin Yeni “Sınav/Eğitim veya Vesayet” Sistemi’ni uygulamaya koydu. Paralı bir düzene geçilerek ticari olmayan eğitimin/sınavın kapısı da kapatıldı.

Hiçbir ana plan olmadan yürütülen, tartışılmamış, müzakere edilmemiş, uluslararası uygulamalardan, gelişmelerden kopuk, denetimden, şeffaflıktan uzak yaptım-oldu uygulamalarındaki yol ve yöntemlerin sorgulanmasını, eleştirilere ve ne yapıldığı kadar, neyin nasıl yapıldığına da önem verilmesini dileyelim.

Profesyonel denizciliğin dümensuyunda amatör-sportif denizcilik

Şüphesiz mevcut durumun sürüp gitmesinde profesyonel denizciliği temsil eden kurumların (bahriye/bakanlık/ticaret odaları vb.) “iş-meslek” temelli, amacına/konumuna özgü bir bürokrasi üreten durumlarının sorgulanamamasının etkisi büyüktür. Profesyonel denizcilik, kendi mesleki (bahriye ve ticaret denizciliği) faaliyet alanları dışında da “denizcilik bizden sorulur” gibi bir hegemonik/hiyerarşik anlayışıyla amatör/sportif denizciliği eşiti ve paydaşı olarak görmez. Kendisini “lokomatif” sayan profesyonel denizcilik anlayışı, amatör/sportif denizciliğe “katar”, “destek sınıfı”, “yumuşak güç”, “güç mücadelesinin bir parçası” gibi payeler biçerek, onun adına ve hakkında karar verir.  Amatör/sportif denizcilik mevzuat, kurum/temsil, dil vb. alanlarda kendi rüştünü/özerkliğini ispat etmek için çaba göstermezse, farkını anlatamazsa, profesyonel denizcilik anlayışının dümensuyundan çıkamaz. Amatör/sportif denizcilik eşiti olarak değer ve kabul görmediği bu mecralara karşı eleştirel olabilmelidir. Bu konudaki arayışların, çabaların, eleştirilerin yetersizliğinin gerisinde devlet gücüne, mevzuata, sunulan imkânlara bel bağlayan kulüp ve federasyonların güçsüzlüğünün de etkisi var.

Açıklanması zor bir durum

Amatör-sportif denizciliğin omurgasını oluşturan kulüpler/dernekler ve yer aldıkları ADF ve TYF gibi federasyonlarla ilgili sorunların yayın/toplantı/bildiri vb. yollarla nadiren gündeme gelmesi, yeterince tartışılmaması açıklanması zor bir durumdur.

Güncel yakıcı sorunlarla (ör. marina fiyatları, barınma sorunu, deniz kirliliği/yapılaşma, mavi kart …) ilgili çabalar, harcanan emekler çoğunlukla karşılığını bulamayıp yetersiz kalsa da sorunlardan haberdar olunması, sorunlara vakıf olunması açısından bu tür girişimler çok kıymetlidir. Denizcilik kültürünün omurgası, denizcilik faaliyeti yürütülürken, bu faaliyet için mücadele edilip, gelişmesi için uğraşılırken oluşur.

İçe ve Dışa Dönük Faaliyetler Ayrımı

Şüphesiz “içe dönük faaliyetler” olarak tanımlayabileceğimiz, karşılaşılan gündelik sorunların iyileştirilmesi/çözümü için çaba göstermek, çizelge faaliyetlerini sürdürmek, etkinlikler düzenlemek, seyir-gezi organizasyonları ve benzeri çabalar asla küçümsenemez. Ancak amatör-sportif denizciliği ileriye taşıyacak/geliştirecek olan “dışa dönük faaliyetler” diyebileceğimiz yani devlet vesayetinin etkisini azaltacak, sivil toplumu geliştirecek projeler ve temel/yapısal değişikliklerdir. Temel/yapısal değişiklikleri mevzuat değişiklikleri (ör. kanunla verilmiş yetkilerle kendi alanını düzenleyebilme, gelir kaynaklarını oluşturabilme…),  farklı yönetim/kulüp modelleri, amatör yönü besleyecek tekne tipleri, barınma olanakları ve benzeri değişiklikler/arayışlar olarak sıralayabiliriz.

Olumlu değişimlere yol açacak, ileriye taşıyacak, geliştirecek fikri katkıların/projelerin/yapıların tepeden inme değil ancak aşağıdan beslenen, şeffaf, geniş katılımlı bir denizci insiyatifi, ivmesi/dip dalgasıyla olabileceği söylenebilir. Aşağıdan gelen, beslenen bir ivme de, yaratacağı tartışma ortamıyla, projeleriyle, alanı temsil gücü olan; ilgili politikaların, mevzuatın oluş(turul)masında bahşedilmeyi değil, söz sahibi olmayı, hak aramayı hedefleyen “örgütlenmelerle” oluşturulabilir.

Son yıllarda federasyonları oluşturan kulüplerden, derneklerden, temel/yapısal sorunları dile getiren, eleştiren, gidişatı değiştirecek kayda değer bir fikir, iddia veya proje duyulmadığı gibi alana yönelik çağdışı uygulamalar camiada ve basın organlarında (gazete, dergi vb.) kapsayıcı bir eleştiriyle karşılaşmıyor, ilgili haberler/yorumlar eleştiri değil de söylenme/yakınma ya da “Sayın bakanım lütfen bu konuya el atın, bir çözüm bulun”  türü “medet umma/beklenti” düzeyini aşamıyor.

Geniş katılımlı denizci insiyatifleri

Karşılaştığımız, çözemediğimiz sorunlara bakarken/çare ararken buraya nerelerden geldiğimizi, geçmişte nelerin konuşulup/tartışıldığını bilmek gelecekte de sorunların aşılması için yol gösterici olabilir.

Yazılı metinlere bakıldığında amatör-sportif denizcilikle ilgili sorunların “bir dip dalgasıyla” kabaran veya  şeffaf, “geniş katılımlı bir denizci insiyatifi” ile konuşulduğu, tartışıldığı az sayıda etkinlik (sempozyum, forum, çalıştay, konferans, bildiri vb.) görüyoruz. Buralarda ele alınan konular o döneme ait sorunlar gibi görünse de günümüz sorunlarına da ışık tutar niteliktedir. Geçmişte “geniş katılımlı bir denizci insiyatifi” ile yapılan bu tür etkinliklere örnekler verilecek olunursa:

Yacht, Nisan 1966

Yacht dergisinde forum: Yacht dergisi 1966 yılı Nisan, Mayıs, Haziran sayılarında İstanbul Yelken Kulübü Navigasyon Odası’nda yapılan yelken sporunun önemi, duraklama sebepleri ve gelişmesi ile ilgili Forum’un notlarını yayımlar. Faruk Birgen, Mahmut Bir, Sadi Gencer, Cafer Seyfioğlu (ki MEB tarafından yelkenciliği tetkik için İngiltere’ye gönderilmiştir), İbrahim Horoz, Abbas Vlora, Orhan Akra, Sadun Binzet, Nur Okten, Ziya Ergün gibi dönemin birçok önemli denizcisi sorunları masaya yatırır, tartışır. Konuşulanlar, kendini hâlâ faaliyetin öznesi hisseden, heyecanını, amatör ruhunu yitirmemiş ustaların paylaşımları gibidir. Kulüplerin malzeme/yönetim/mali sorunları, federasyon ve kulüplerarası ilişkiler, eğitim teknesi yapımı vb. konular ele alınır. “Plansız çalışma, yanlış sevk ve idare, denizci yetiştirmek için gayret sarf edilmemiş olması ve yürürlükteki mevzuat, yelken sporunun gelişmesine başlıca engeller olarak” sıralanır  ve “evvela bol bol denizci sonra da bu denizcilerden yarışçı yetiştirmek fikrinde ittifak” edilir.

•Yeniden Yapılanma Birinci Yelken Şurası: 30 yıl sonra denizcilerin inisiyatifi ile 13 Mayıs 1996’da yapılan “Yeniden Yapılanma Birinci Yelken Şurası”na birçok kurum temsilcisi (TYF, TMOK, GSGM, TAYK, Deniz Kuvvetleri, kulüpler,…) ve denizci katılır ya da bildiri sunar. Seksen kişilik katılımcı listesinin ve yirmi beş bildirinin yer aldığı bu toplantının metinleri bir kitapçık olarak Ergun Yıldıral imzasıyla yayımlanır ki Yıldıral yazdığı ve daha sonra Yacht Marine Aktüel dergisinde de sürdürdüğü yazılarla o dönemde bu işi dert edinenlerin başında gelir.

Birinci Yelken Şurası, 1996

“Yeniden Yapılanma Birinci Yelken Şurası” hazırlıkları geniş katılımlı bir denizci insiyatifi ile yapılır ve ilgili kitapçıkta katılımcıların listesi de yer alır. 1992 yılında TYF tarafından Fransa’ya gönderilen Mahmut Barla’nın raporu da hazırlıklarda etkili olur; Barla, Yelken Şurası’nda “Fransız Yelken Yapılanması” başlıklı bir de konuşma yapar. Öne çıkan bazı bildirilerin başlıklarını ya da ara başlıklarını da vereyim: Belediye Engeli-Devletin Spor Politikası Yoktur-Yelkenin Spontane Gelişimine Engeller/Ergun Yıldıray; Olimpik Düzende Yapılanma-Özerklik/Özcan Özyemişçi ; Türk Tipi Yerli Sınıflar Önerisi /Mustafa Miharbi; Ara Sınıflar-Milli Sınıflar-Yasal Değişiklikler-Kulüplere Dayalı Sistem/Erdoğan Erbağı; İki Üç Kişilik Sağlam, Ucuz ve Yerli Bir Milli Sınıf Teknesi Seri İmalatı/Uğur Peynirci (ki başka birçok bildiride de -ör. Günhan Sanus, Osman Emin Demir, Reşat Uca, Haluk Babacan- yerli, ucuz, kolay tekne üretiminin gereğine dikkat çekilir).

•DSTİ/Denizciler Sivil Toplum İnsiyatifi ve ADF/Amatör Denizcilik Federasyonu: 2000’li yıllarda DSTİ/Denizciler Sivil Toplum İnsiyatifi ve ADF/Amatör Denizcilik Federasyonu gibi yapıların “ilk dönemlerinde” ya da “bir dönemlerinde” geniş katılımlı bir ivmenin/dip dalgasının, denizci insiyatifinin izini sürmek mümkünse de bu gelişmeler kalıcı ol(a)madı ne yazık ki.

DSTİ, 2000’li yılların başında tartışmalarıyla/yaptıklarıyla amatör denizciliğe taze rüzgârlar getirmiş, birçok denizcinin birbirini tanımasına/kaynaşmasına neden olmuş bir platformdu. Esintisi fazla uzun sürmese de hoş anılar bıraktı.

ADF bültenlerinden örnekler

Kuruluşundan itibaren alışılmadık bir rotada hayli yol alan ADF “bağımsız bir federasyon ve bir sivil toplum kuruluşu” olarak faaliyetin “nesnesi” olan kulüpleri, faaliyetin “öznesi” haline dönüştürebilme potansiyeliyle de dikkat çekmişti. Modern (çevrim-içi) bir sınav ve belgelendirme sitemi kurmak, deniz kütüphanemizin ihtiyacı olan kitapları yayımlamaya çalışmak, sitesinde karşılaştırmalı malzeme testleri yayımlamak, bürokrasiye 4B (Bayrak-Barınma-Bağlama kütüğü-Belge) olarak özetlediği sorunlarla ilgili dertleri anlatmaya çalışmak ve bunlarla ilgili bültenler yayımlamak, amatör denizcilik eğitim programları ve kursları ile katkıda bulunmak, düzgün işleyen/ayrıntılandırılmış elektronik bir kayıt sistemi olan Özel Tekne Belgesi (ÖTB) uygulamasını başlatmak, mevzuatta amatör denizciler lehine kısmi gelişmeler sağlamak ve benzeri alışılmadık işlere imza atarak, temel/yapısal sorunlarla uğraşacağı izlenimi vermişti ADF. Ancak bakanlıkça verilen sınav yetkisinin Ağustos 2013’te “gerekçesiz” sona erdirilmesi, Özel Tekne Belgesi (ÖTB) uygulamasının kaldırılması ve ADF’deki yönetim değişikliği (2014) sonrasında faaliyet ve başlangıçtaki fikri iddialarından önce hızla, sonra da hayli uzaklaşıp “yelkenleri suya indirmiş” bir rotada sürüklenmeye başladı.

KÜDENFOR faaliyetleri: Koç Üniversitesi bünyesinde yer aldığı için, akademik forum/platform olması beklenen, ama olmayan KÜDENFOR, her bakımdan (terminoloji, çerçeve, hiyerarşi…) düzenleyicilerinin daha çok Deniz Kuvvetleri odaklı olduğu ve deniz hâkimiyeti sağlanması için yapılabileceklerin konuşulduğu “Türk Denizcilik Gücü” sempozyumlarının kapsamlı, sürekli ve üniversite destekli bir replikası gibi faaliyet gösteriyor (ayrıntısı için bkz.: https://kudenfor.ku.edu.tr/hakkimizda/ ).

Etkinlikleri, olanakları ve kullandığı mekânlarla  “yumuşak güç” olarak sınıflandırdığı amatör/sportif denizciler için de bir cazibe merkezi olan bu forumun, Klasik Tekne Platformu  (https://www.klasiktekneler.org/ ) kuruluşu ve klasik teknelerle ilgili Cem Gür’ün kıymetli kitabını[3], Sadun Boro Rotasında çalıştayının metinlerini yayımlamak gibi önemli işlerde imzası var.

Küdenfor, 2017

KÜDENFOR tarafından Kasım 2016’da düzenlenen, amatör denizciliğin kimi sorunlarının dile getirildiği, daha sonra bildirileri kitap olarak da basılan[4]“Türk amatör denizciliğinin 21. yüzyıl vizyonunun rotasını çizme” iddiasındaki çalıştaya sunulan bildirilerde “çoğunlukla” eski-bildik yol ve yöntemlere bağlı kalındığı, bunların değiştirilmesi değil, iyileştirilmesi için önerilerde bulunulduğu, kimi sorunlardan söz edilse de sorunların kaynağından, neden bu hale gelindiğinden pek söz edilmediği, devlet eliyle/zoruyla denizcileşmeden söz edilebildiği, oysa “temel/yapısal sorunlara” değinilmediği görülüyor. KÜDENFOR  çevresinde/faaliyetlerinde, Deniz Gücü Sempozyumlarında zemin bulan “Amatör Denizcilik Genel Müdürlüğü” gibi, devlet eliyle/zoruyla Türkiye’nin denizcileşmesinin mümkün olabileceği düşüncesi amatör-sportif denizcilik sekenesinde de ilgi görebiliyor.

Gruplar: Denizcilik fuarlarında flama gösteren ama çoğunlukla “bir mekânı olmayan”, dijital ortamda haberleşen/ paylaşan/yardımlaşan/çözüm arayan iletişim gruplarını da bu bağlamda sayabiliriz.  Bu grupları ilk örneklerinden beri mikro veya makro düzeyde ele almak, değerlendirmek amatör-sportif denizciliğin gelişimi açısından yeni yol ve yöntem arayışlarına katkı sağlayabilir.

Çeşitli sosyal faaliyetlerde bulunan, üyelerine toplu alım/indirim vb. yollarla ticari avantajlar sağlayan, ralli, gezi düzenleyen,  çevre sorunlarıyla ilgilenen veya sorunlar ortaya çıktıkça/depreştikçe (mavi kart, marina fiyatları vb.) örgütlenen bu grupların doğuşu, örgütlenmesi /üyelik şartları/ karar alma süreci/çalışması, sorunları, genişlemesi, sönümlenmesi, katılımcı-izleyen-faal-aktif üye sayısı, birbirleriyle ilişkileri, ne kadar amatör kalabildikleri, faaliyetlerinin içsel sorunlara ve temel/yapısal sorunlara etkisi gibi baştan-kıça birçok yönden değerlendirilip/tartışılmasını dileyelim.

Whatsapp, telegram, facebook gibi platformlarda örgütlenen ve birçok alt paydaşı da olan grupların faaliyetlerini ele almak bu yazının konusu değil. Bu gruplardan bilebildiklerimi  yazayım: Açık Deniz Yat Kulübü/adyk.org ; Amatör Denizci Hareketi/wikiderya.org; DADD/denizlerdeyiz.org; gezginkorsan.org; Gökova Hepimizin; heyamolahey.com.

Sorunların konuşulabildiği/tartışılabildiği ortamlar, mekânlar … Reis Evi örneği

Yıllar önce Ataköy Marina’nın ana mendireğinin başında daha çok lokanta hizmeti veren bir yat kulübü (AMYC) olmasına rağmen, Sedat Altunay, Yalçın Dülger yönetimindeki marinanın verdiği izin ve Teoman Arsay’ın (ki bu üçlü ADF’nin oluşumunda da belirleyici olan isimlerdir) katkılarıyla marinanın uzak bir köşesinde Reis Evi adı verilen ve iki prefabrik (konteyner) yapıdan (mutfak+toplantı salonu) oluşan bir başka mekân daha vardı. Bir denizci insiyatifi olarak kurulan Reis Evi herhangi bir çalışanı olmadan, anahtarının birkaç kişide olduğu, haberleşilerek buluşulan, toplantılar  yapılan, yemekler  düzenlenen, bulaşık vb. gündelik işlerin katılımcıların desteğiyle halledildiği, kitaplığı, harita/çalışma masası, bilgisayarı, ocağı/buzdolabı olan, denizcilik objeleriyle süslenmiş özel bir mekândı. Sedat Altunay sonrası yeni yönetimin “uzak görüşü” sayesinde şimdi yerinde yeller esen Reis Evi özellikle denizci buluşmaları/etkinlikleri/tartışmaları/sunumları/paylaşımları ile ADF’yle ilgili birçok fikir ve projenin de hayat bulduğu yerdi.

Şimdi yerinde yeller esen, İstanbul Ataköy Marina’daki Reis Evi

Geleneksel olarak denizcilerin sosyalleştiği, marinalar/bağlanma yerleri veya kulüpler bünyesinde yer alan yat kulüpleri, toplantı salonları gibi mekânların asıl işlevi denizcilerin buluştuğu, paylaştığı, yardımlaştığı, sorunları konuşup tartıştığı muhabbet ortamları olmasıdır. Ancak ülkemizde zaten az sayıda olan söz konusu yerlere sadece ticari gelir açısından bakılması, basit, ucuz çözümler düşünülememesi, bu tür mekânların öneminin kavranamaması gibi nedenlerle bu yerlerin adı dışında bir işlevi, denizciliğe herhangi bir katkısı yoktur ki denizciler de bu eksikliği ponton/tekne buluşmalarıyla gidermeye çalışır.

Amatör-sportif denizciliğin taze rüzgârlardan beslenebilmesi için öncelikle sorunlardan haberdar olunması, sorunlara vakıf olunması gerekiyor. Sorunların konuşulabildiği, tartışılabildiği, müzakere edilebildiği ortamların (mekânların/yayınların/kurumların/kuruluşların/kulüplerin/grupların…)  varlığı, hedeflerin seçimini ve çözümü kolaylaştırır. Sorunları yeterli açıklıkta ortaya koyabilmek için işe yarar istatistiksel verilerin ve akademik/bilimsel çabaların katkısı da gereklidir.

Son söz: Türkiye sporuna yapılan en büyük kötülük

Genel seçimlerde olduğu gibi, bu ay sonunda yapılacak (31 Mart 2024)  yerel seçimlerde de herhangi bir partiden, deniz/göl kenarında yer alan herhangi bir belediyeden sporu/amatör-sportif denizciliği umutlandıracak yeni veya farklı vaatler/çözümler duyulmadı.

1922’de kurulan TİCİ’nin ilk asbaşkanlarından, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nde aralıksız elli dokuz yıl hizmet etmiş, “Türk Olimpizminin en saygın isimlerinden” şeyhülmuharririn (köşe yazarlarının piri) ünvanlı Burhan Felek, sporumuzun çıkmazını “Türkiye sporuna yapılan en büyük kötülük önce parti, sonra devletin ona el koymasıdır” (aktaran Yacht, Temmuz 1969) diye değerlendirir.  

Günümüzde de artarak süren, spora yapılmış bu kötülüğü ortadan kaldırmak, spordan uzaklaştırmak adına, diğer spor dallarına da örnek olacak şekilde  yeni bir amatör-sportif denizcilik anlayışı için” açık, geniş katılımlı, şeffaf, denetime açık denizci insiyatifleri ile yeni yol ve yöntemler bulabilmek, akıntıya uygun dümen kullanmaktan vazgeçmek üzere birbirimizi teşvik etmenin, gecikmeden denize açılmanın vaktidir.


[1] 100 Soruda Türkiye Spor Tarihi, Prof. Kurthan Fişek, s. 158-159, Gerçek Yayınevi, 1985.

[2] 2001’e kadar olan dönemler için bkz. Sporda Devlet mi, Devlette Spor mu? Cem Atabeyoğlu, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Yayınları: 7, 2001. “Gürbüz ve Yavuz Evlatlar” Erken Cumhuriyet’te Beden Terbiyesi ve Spor, Yiğit Akın, İletişim Yayınları, 2004.

[3] Kürekten Yelkene Kaybolan Miras, M. Cem Gür, Koç Üniversitesi, 2020.

[4] Sadun Boro Rotasında Türk Amatör Denizciliğinin 21. Yüzyıl Vizyonu, KÜDENFOR Yay. 2017.


Kaynak yazılar:

Kaynağı ayrıca belirtilmemişse italik olan alıntıların kaynağı aşağıdaki yazılardır. Ayrıntıları merak edenler https://denizciningunlugu.org/ adresindeki bu yazılara bakabilir:

Denizcilik bürokrasisinin geçmişte karaya oturan fantezilerinin ayrıntısı için: Denizcilik Bürokrasisi Archives – Denizcinin Günlüğü (denizciningunlugu.org) /ör.  Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Guinness Rekorlar Kitabı’na Aday…(Olabilir mi?),

UAB’nin son 15 yıldaki çapa çupa uygulamalarının özeti için: Denizcilik Bürokrasisinin 15 Yıllık Çapa Çupa Uygulamaları – Denizcinin Günlüğü (denizciningunlugu.org)

●Bakanlığın ADES ve ADED uygulamaları için: ADES /Amatör Denizci Eğitim Sistemi’nin Dünü ve Bugünü… – Denizcinin Günlüğü (denizciningunlugu.org)

●Bakanlığın “intihal” yayınları için: Amatör Denizci Elkitabı’ndan Usulsüz Alıntı Nedeniyle Tazminat Ödeyen Bakanlık – Denizcinin Günlüğü (denizciningunlugu.org)

“Bir Milyon Amatör Denizci Projesi”nin saçmalığı ve hukuksuzluğu hakkında:  Bir Milyon Amatör Denizci Projesi’nin Dünü ve Bugünü: Avrupa’nın Kıskanacağı Bir Rakama Ulaştık / Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Guinness Rekorlar Kitabı’na Aday…(Olabilir mi?)

Çözmek yerine sorun doğuran mevzuat hazırlık süreci ve değişiklikleri için: Denizcilik Mevzuatındaki Son Değişiklikler – Denizcinin Günlüğü (denizciningunlugu.org)

TYF’nin TUYEP eğitim programının sorunları/zaafları, dünü ve bugünü için: TUYEP / Türkiye Ulusal Yelken Eğitim Programı’nın Dünü ve Bugünü… – Denizcinin Günlüğü (denizciningunlugu.org)

TYF-UAB işbirliği ile üç aşamalı yeni sınav sistemi için:  Amatör Denizciler İçin Yeni “Sınav/Eğitim veya Vesayet” Sistemi  /TYF/ Türkiye Yelken Federasyonu’nun ADB Uygulama Eğitimi Programı: RECAP ve DEBRIEF – Denizcinin Günlüğü (denizciningunlugu.org)

Sportif değerlendirmeler için: Deniz Kültürü ve Amatör Sportif Denizcilik    /  Hedefi Olmayan Tekne  / Amatör Sportif Denizciliğin Sorunları  / Cumhuriyetin 100. Yılında Rakamlarla Sportif Yelkenciliğimiz – Denizcinin Günlüğü (denizciningunlugu.org)

DSTİ/Denizciler Sivil Toplum İnsiyatifi hakkında: Derneğin Zaafları – Denizcinin Günlüğü (denizciningunlugu.org)

Amatör-Sportif denizcilik geleneğine doğru farklı bir seyir için: Yeni Bir Amatör/Sportif Denizcilik Anlayışı İçin…  

*Denizcinin Günlüğü. Denize, Denizciliğe Dair Yazılar. (denizciningunlugu.org) /Mart 2024

Bağlantılı yazı bkz: Yeni Bir Amatör/Sportif Denizcilik Anlayışı İçin

Similar Posts