Derin Çöp ve Lağım Çukuru Marmara Denizi

Marmara Denizi 2010 Sempozyumu Bildiriler Kitabı ( 25-26 Eylül 2010) Editör Bayram Öztürk, Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV), 2010.

“Her tarafı bize ait bir iç deniz olan Marmara Denizi’nin korunmasından ve yönetiminden sadece biz sorumluyuz” uyarısının unutulmamasını ve kitabın, Marmara Denizi’ne ve denizlere sahip çıkılması konusunda uyarıcı olmasını dileyelim.” demişiz ama 2021’deki yaygın müsilaj bilime kulak vermediğimizin göstergesi…


Bilimsel denizcilik kitapları/araştırmaları öncelikle dil sorunu nedeniyle genellikle akademik camia içinde kalır, çok azı bu alan dışına taşar. Konuya ilişkin yayınların azlığı ve dağıtım sorunları da eklenince, eldeki bir avuç kitap denizlerimizin sahipsizliğinin göstergesi gibidir. Gazetelerde/denizcilik köşelerinde, denizcilik dergilerinde daha çok magazinleşen deniz haberlerinin  yer bulabilmesi ya da bu yayınlarda, markaların/mekanların tanıtılmasından denizin/denizciliğin sorunlarına yer kalmaması da cabası.

Yıllardır deniz bilimleri konusunda pek çok araştırma/koruma projesiyle deniz yaşamını korumaya çalışan Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) kuruluşundan bu yana ( 1997) deniz sorunlarıyla ilgili 12’si  İngilizce olmak üzere onlarca kitap yayımladı. Lüfer kampanyası gibi popüler  projeler içinde de yer alarak toplumu denizin sorunlarına duyarlı olmaya çağıran TÜDAV’ın son yayını ise Marmara Denizi 2010 Sempozyumu Bildiriler Kitabı. TÜDAV 11 yıl önce de Marmara Denizi 2000 Sempozyumu Bildiriler Kitabı’nı yayımlamıştı ama, bugün gelinen umutsuz noktayı kitabın editörü ve TÜDAV başkanı Prof. Bayram Öztürk, Önsöz’de şöyle özetliyor :

“Marmara Denizi 2000 Sempozyumu’nun üzerinden on yıl geçti ama Marmara Denizi’ndeki ekolojik sorunlar daha da arttı. Örneğin on yıl önce bu denizde musilaj sorunu yoktu, şimdi ise balıkçılık ve ekosistem için önemli bir tehdit. İklim değişikliği konusu on yıl önce tartışılmadı çünkü Kızıldeniz kökenli canlılar daha bu denize girmemişti. Oysa artık balon balıklarından, deniz analarına kadar birçok yabancı tür bu denize girmiş durumda. Balıkçılıktaki kriz ise daha da derinleşiyor. Lüfer balığının 14 cm.lik yavruları yıllardır nesli yok olma pahasına avlanıyor. Orkinosların Marmara Adası cıvarındaki aşk üçgenleri ise dağıtıldı. Kılıç, Uskumru, Kolyos, Mersin, Kalkan, Böcek, İstakoz artık bu denizden çekildi.

Sürdürülebilir balıkçılık yerini aşırı avcılığa bıraktı. Oysa bu denizin her tarafı bize ait, iç denizimiz ve korunmasından ve yönetiminden sadece biz Türkler sorumluyuz. İstanbul gibi bir kent, Marmara gibi görece zengin bir bölge bu denizin etrafında ama denizi derin çöp ve lağım çukuru olarak kullanıyoruz. Bu durumun önüne geçmek için hepimizin bir ortak akılda buluşması gerekiyor. On yıl önce önerdiğimiz bütün koruma tedbirleri hala geçerli, bütünsel bir eylem planı yapmak, aşırı ve kaçak balıkçılığı önlemek, gemi kökenli özellikle petrol kirliliği için tedbir almak, kıyı kullanımına özen göstermek, arıtma tedbirlerini tamamlamak gerekiyor. Uzun dönemli ciddi ve tartışmaya açık bir izleme projesi her zamankinden daha fazla gerekli.”

On yıl önce önerilen koruma tedbirlerinin Ankara’da ilgili kurumların tozlu raflarında beklediğini eklemeye gerek yok.

Marmara Denizi 2010 Sempozyumu Bildiriler Kitabı sadece konunun uzmanlarına seslenen bir kitap değil. 25-26 Eylül 2010’da İstanbul’da yapılan sempozyuma sunulan  toplam 151 imzalı, 63 bildiriden ve 7 bölümden oluşan kitap konuyla ilgilenen herkes için A’dan Z’ye bir Marmara Denizi sorunlarını anlama/öğrenme kitabı sayılabilir. Kitapta bazı İngilizce bildiriler  yanında, bildirilerin İngilizce özetleri de yer alıyor.

Kitabın ilk bölümü bugünkü anlamıyla oşinografi biliminin temelini oluşturacak araştırmalarını 1679-1680 yıllarında  İstanbul Boğazı’nda yapan Luigi Ferdinando Marsigli’ye (1658-1730) ayrılmış. Deniz suyu yoğunluğunu ölçerek ilk kez İstanbul Boğazı’ndaki alt akıntının yüzeyin tersine olduğunu belirten Marsili’nin araştırmaları gözden geçirilmiş. Kitapta “tarih” meraklılarına ışık tutacak 2 makale daha var. İlki,1893-1894 yıllarında Selanik vapuruyla Marmara’da araştırma yapan Rusya Coğrafya Topluluğu araştırmaları hakkında (s. 142-45). Diğeri ise İstanbul’da görevliyken “İstanbul Boğazı Ulaşım Rejimi Tarihi Üzerine Araştırma” adlı kitap yazan Japon diplomatı Hitoshi Ashida hakkında.   Japonya’da 1930’da basılan, 534 sayfalık kitapla doktora unvanı kazanan Ashida , 1948 yılında Japonya başbakanı olup uzun yıllar da başbakanlık yapmış bir isim. Ayaka Amaha Öztürk’ün Japonca baskıdan çevirdiği “içindekiler” bölümü incelendiğinde kitabın antikçağdan itibaren boğaz geçişini ele aldığı görülüyor, dolayısıyla kitabın “Türk Boğazları konusuna günümüz için ışık tutacak önemli bilgiler içerdiği” söylenebilir. (s. 146-9)

“Türk Boğazları” bölümünde (s. 52-149) gemi trafiğine ilişkin sorunlar ve çözüm önerileri; ani bir deniz kirliliğinde uygulanacak 5312 sayılı “acil müdahale kanunu” nun sorunları; Yenikapı Metro/ Marmaray kazıları ve ör. kazılarda bulunan balık ve hayvan türleri ile ilgili bildiriler var. “Deniz Jeolojisi” bölümünde  Marmara’da yer alan 46 ada/adacık/ kayalık listesi ve koordinatları bulunuyor, ancak bu çalışmada Marmara ile ilgili ilk kapsamlı çalışma olan Ahmet Rasim’in “Marmara Denizi Kılavuzu (Deniz Matbaası, 1945) kitabından faydalanılmaması önemli bir eksiklik (s.166-171); Kitabın en ilginç bölümü diyebileceğim, “Biyoçeşitlilik” (s. 172-281) bölümünde Karadeniz’in Akdenizleşmesinde Boğazlar’ın rolü,organizmaların çeşitleri, sayısı (544 takson), durumu ve deniz memelileri yer alıyor. On beş bildiriden oluşan “Balıkçılık” bölümü (s. 282-395), yemek ya da avlamak dışında pek ilgi göstermediğimiz mersin balığından tirsiye, kılıçtan, pembe karidese, kum midyesine, lüfere bu denizin sakinlerinin durumu ve avcılığına ilişkin bildirilerden oluşuyor. “İstanbul Adalarında Hayalet Avcılık” makalesinden kaybedilen av araçlarının kendi kendine avcılığı sürdürmesi ve sakıncaları konu ediliyor. Örneğin 2008’de bu bölgede kaybedilen 12.5 km. uzatma ağı ve 750 m. paraketa hala bulunmayı bekliyor. “Marmara Denizi Balıkçı Filosunun Yapısal Özellikleri” de bölümün ilgi çekici bildirilerinden.

Kitabın son bölümünü evsel, endüstriyel, nüfus yoğunluğu ve gemi taşımacılığı kökenli kirlilik baskısı altında olduğu bilinen Marmara Denizi’nde “Deniz Kirliliği ve Önlenmesi”  hakkındaki bildirilerden oluşturuyor. Bakteriler, bakteri dağılımı, bakteriyolojik kirlilik, son yıllarda deniz yüzeyinde görmeye başladığımız beyaz jelatinimsi-köpüklü materyal içeren musilaj oluşumu; yüzey suyu renginin kahverengi kırmızı tonlarda dönüşmesi şeklinde kendini gösteren biyolojik olay: alg patlaması red-tide; Haliç’te metal kirliliği bölümün ilgi çekici bildirilerinden bazıları.

Makalesinden söz edip isimlerini  zikredemediğim yazarlardan başlayarak emeği geçen herkese teşekkürler. “Her tarafı bize ait bir iç deniz olan Marmara Denizi’nin korunmasından ve yönetiminden sadece biz sorumluyuz” uyarısının unutulmamasını ve kitabın, Marmara Denizi’ne ve denizlere sahip çıkılması konusunda uyarıcı olmasını dileyelim.

Kitap info@tudav.org adresinden de temin edilebilir.

(-kısaltılmışı-Radikal Kitap, 25 şubat 2011, “Çöp ve Lağım Çukuru” başlığıyla)

Similar Posts