Ölüme Götüren Çapa mı?

 4’te 1, Nick Schuyler&Jere Longman, çev. M.Fatih Pazarbaşı, derinkitap, 2011.

43 saat süren bir ölüm-kalım mücadelesinin hikâyesi…

Balık tutmak için 7 metrelik bir tekneyle Florida’dan Meksika Körfezi’ne açılan, hepsi de sporcu dört genç arkadaşın hikâyesi “4’te 1”. Basit bir hata sonucu alabora olan teknedeki 4 denizciden üçü hipotermi sonrası hayatını kaybeder. Kurtarılan arkadaşları zor olan bir şeyi yapar ve dört arkadaşın yaşadıklarını dile getiren bir kitap yazar. Sıradan hataların/eksikliklerin/bilgilerin denizde insan hayatına malolabileceğini göstermesi, hipotermi sürecini birebir anlatması, hataları sıralaması/sorgulaması nedeniyle hayli öğretici ve bilgilendirici bir kitap “4’te 1”. “Sadece bir hayatta kalma hikâyesi değil, dostluğa, azme ve cesarete dair de bir hikâye.”

Çeviri Hakkında

Kitabın orijinal adı (not without hope) yerine böyle bir ad konmasından, yaşananları niceliksel bir düzeye indirgemesi nedeniyle hoşlanmadım. Olayda yaşananların algılanması açısından önemli bir yer tutan yüzdürücü yardımcısının, kitap boyunca can yeleği diye çevrilmesi de önemli bir hata. Çünkü standartlara göre bitkin/bilinçsiz bir kazazedenin ağzını sudan yukarıda tutan ve su yutmasını önleyecek şekilde kazazedeyi sırtüstü döndüren yelek, can yeleğidir. Can yeleğinde düdük, yansıtıcı bantlar, ışık gibi kazazedenin yerinin belirlenmesini sağlayacak donanımların  da olması gerekir. (Yenilerinde serpinti kapüşonu bile var…) Kolay giyilmeleri ve rahatlığı nedeniyle daha çok su sporlarında kullanılan, bilinci yerinde kişiye yardımcı olabilen yüzdürücü yardımcısı ise (kapasitesi oranında) kullanıcının su üzerinde kalmasına yardımcı olur. Kazazedelerin kullandığı can yeleği değil, yüzdürücü yardımcısıdır.

Denizde hız birimi knot’tır ama kitapta mil/kilometre/knot değerlerinin birbirine karıştırılması, kimi yerde  ör. “60-70 mil hızla ilerliyorduk” gibi mübalağalı/yanlış çevirilere yol açmış. Az da olsa yelpaze/yelpazeler (yalpalık olacak)/marinel başı -marinel baş yardımcısı- 2. mevki erbaşı gibi denizcilerin kulağını tırmalayacak kelimeler de var.

Kitabın omurgasını teşkil eden 7 metrelik teknenin birkaç kelimeyle geçiştirilmesi, tekne hakkında bir bilgi eklenmemesi de önemli bir eksiklik. Oysa ortadan konsollu, Everglades marka (Everglades, 230 CC/offshore) tekne hakkında bilgi verilmesi, resminin konması, motor gücünün belirtilmesi (fazla araştırmadım ama muhtemelen 250 beygir/4 zamanlı Yamaha) kitabı hayli zenginleştirirdi.

Balık Tutalım Derken

Kıyıdan yaklaşık 70-75 mil açıkta balık avlayan 4 arkadaş hava bozmaya yüz tutunca dönmeye karar verirler. Ancak 50 metreye attıkları çapayı bir türlü çekemezler, çapa dipte bir yerlere takılmıştır. Muhtelif denemeleri başarısız olur. Birkaç hafta önce de takılan çapa nedeniyle halatı kesmek zorunda kalan ve yeni bir  çapa+halat için 200 dolar harcayan tekne sahibi “Bir çapayı daha bırakamam” der. Ya çapa çıkar, ya da halat kopar düşüncesiyle yeni bir yol denerler… Ama hesap denize/denizciliğe uymaz…  

Şubat 2009’da, 43 saat süren bir ölüm-kalım mücadelesinin hikâyesi “4’te 1”. “Dalgalı denizde gemiyle arama pek işe yaramaz” diyen Sahil Güvenliğin, “Teknesi olanların pek çoğu gibi onlar da sağduyudan biraz yoksunlarmış…” gibi değerlendirmeleri, uçakla-helikopterle-gemiyle arama kurtarma faaliyetleri de kitabın ilgi çekici bölümleri arasında yer alıyor.

 Ülkemizde, tekneyle yaşanan ölümlü kazalarda balık avlamak için denize açılan amatör denizciler ilk sıralarda yer alıyor. “Denizcilik açısından bakıldığında denizde her an herkesin başına koşulları, güçlüğü farklı olmak kaydıyla birçok tatsız olay gelebilir ve sorun ister Çanakkale Boğazı’nda ister okyanusta ortaya çıksın sonuçları bir felaket olabilir…”  Ülkemizde yasaklayarak/denize açılmayı zorlaştırarak, mevzuat/talimatla her sorunu çözebileceğini düşünen bir denizcilik anlayışı egemenliğini sürdürse de, yaşananları serinkanlı bir biçimde değerlendirmek, korkuya/dehşete düşürmek/yasaklamak yerine bilgi vererek, konuyu “her yönüyle” tartışmak/tartıştırmak, zaaflara/eksikliklere dikkat çekmek daha  denizci bir duruştur. Bunları yapılabilirse “giderek daha fazla her koşulda denizi tanıyan, tanıtan bir denizcilik anlayışına doğru rota tutulabilir.”

Konuyla ilgilenenlerinarama kurtarma ve kaza değerlendirmeleri ile ilgili ülkemizdeki durumu tartışmaya çalıştığım: “Aranıp Kurtarılacak mıyız? Yelken Dünyası, Ocak 2004 / Sahil Güvenlik  Toplantısının Ardından, DSTİ, Şubat 2004 / Fırtına Nerede ? Yelken Dünyası, Temmuz 2006” makalelerine ve olayların sıcaklığında yazılmış 24 yaşanmış öykünün anlatıldığı “Denize Karşı-Louisa Rudeen, çev. Tayfun Timoçin, AMYC (yeni MAYK) Yay. 2007 kitabına bakmaları önerilir… Son söz de Denize Karşı’nın arka kapağından: “Denizi sevmek kadar bilgilenme ve deneyim de denizciliğin yayılmasını, gelişmesini sağlar. Yeterli bilgi, deneyim ve donanım varsa denizde karşılaşılan birçok olağanüstü durumun üstesinden gelmek mümkündür. Felaketleri yaşayan insanların öykülerindeki doğal olayları, kazaları, donanım hatalarını öğrendikçe denizciliğinizin güçlendiğini hissedeceksiniz…”

 (denizciler@yahoogroups.com, 11 Temmuz 2011)

Similar Posts