|

İstanbul Limanında Yacht’ların Seyri,

İbrahim Yıldan

***

Sunuş: Boğaz Akıntısında Yelken Seyri / Sezar Atmaca

Motorlu tekne sayısının az olduğu, rüzgâr ve yelkenle yol alınan, yelkenli teknelerin Boğaz’da voltalar vurarak yükselmeye (tırmanmaya) çalıştığı, ters akıntılarla boğuştuğu yıllar…

1930’lu-40’lı yıllarda Bebek-Beykoz, Moda-Beykoz git-gel yelken yarışları var. Hatta Yeşilköy’den yarışa katılacak tekneler birbirine eklenip römorköre yedeklenerek Bebek’e start mahalline ulaştırılıyor. Yatlar,  Sarayburnu-Fındıklı hattının batısı hariç yelken seyri yapabiliyor.  Ancak yat sayısı da, yarışan tekne sayısı da, sınıfı da hayli yetersiz. Örneğin 29 Ekim1945’te Moda-Beykoz-Moda arasında yapılan Barbaros Kupası yarışına sadece üç büyük tekne katılıyor : Yıldız, Esen ve Rüya. 10 Temmuz 1948’de yapılan Bebek-Beykoz-Bebek yarışına o zamanlar tek yarış sınıfı olan 11 şarpi katılıyor. 11 Temmuz 1950’de mevsimin ilk yelken yarışı olan Boğaziçi Kupası da aynı rotada yine şarpiler arasında yapılıyor…

İstanbul Boğazı kuzey kısmı yüzey akıntıları

Yücel Köyağasıoğlu, İstanbul Kotraları kitabında 1940’lı yıllarda motorsuz, imkânları kısıtlı, eski randa yelkeniyle Seddülbahir ‘le yaşadığı Boğaziçi seyirlerinden söz eder,  yelkenle Moda’dan Beykoz’a ulaşmak için takip edilen rotadaki zorlukları, anaforları, akıntıları anlatır ve boğazda yelken yapmanın eşsizliğini vurgular:  “…Boğaziçi’nde yelken yapmak, daha doğrusu akıntıyla cebelleşmek, herhalde dünyada yaşanabilen en güzel şeylerden biriydi.”  Boğaz’da bir yakadan diğerine geçilirken kapılan “tuhaf bir duygudan” da söz eder:  “…kürekle veya yelkenle, (…) geçilirken, insan çok tuhaf bir duyguya kapılır. Tüm Boğaz’ın suyu aktığı için bulunduğunuz tekne ileri doğru gittiği halde kıyıya baktığınızda, hızla geriye doğru kaydığınızı görürsünüz. Bu da insana sanki, sahilin etrafınızda döndüğü hissini verir.”

Bir Boğaz yarışında halat çapariziyle uğraşma (2006)

Boğaz’da daha sık/çok yelken yapabilen eski denizciler bu seyre yatkın olsa da Boğaziçi yarışları/seyri ilk katılımcılar için zordur, özellikle akıntıların dilinden anlayan bir dümenci varsa seyirde çok çapariz yaşanmaz, hayli zorlanılsa da yarış/seyir selametle bitirilir.  Gerçi boğazdaki yapılaşmanın (gökdelenler ya da blok halindeki binalar vb.) artık bölgesel rüzgârları, dolayısıyla yarışçıları etkilediği de biliniyor. Kıyıdan balık avlayanların oltalarından-kurşunlarından sakınılarak sürdürülen kıyıyla iç içe, göz göze keyifli bir yarıştır Boğaziçi yarışları.

Günümüzde Boğaz’da yelken seyri yasak, yarışlar belirli günlerde boğaz trafiği kapatılarak yapılabiliyor. Sadece yarışlarda değil belirli günlerde de Boğaz’ın yelken seyrine açılmasını, bu amaçla daha çok kullanılmasını dileyelim.

Kaptan İbrahim Yıldan, İstanbul Limanının kısımları, Boğazda gece seyri, demirleme yerleri, Marmara’dan Karadeniz’e giderken Avrupa sahilinin, tersi yönde Anadolu sahilinin izlenmesi gerektiği gibi zamanının mevzuatına uygun bilgileri de aktardığı “İstanbul Limanında Yacht’ların Seyri”, başlıklı yazısında (Yacht, Ocak 1965) esas olarak kuzeyli rüzgârlara/normal akıntı durumuna göre “Boğaz’a tırmanırken” yelken seyrinin inceliklerini/rotasını anlatıyor. Yazıda söz etmese de bu rüzgârlarla dönüş kolaydır, birkaç yerde değindiği Boğaz orta akıntısına tekne oturtulduğunda hızla “Boğaz aşağı” yol alınır.

Boğazın güneyinde akıntı yönleri

Zamane denizcileri gibi Yıldan da “motör” ve “yacht” tabirlerini kullanıyor, makaleyi yazdığı derginin adı da “Yacht” zaten. İki de ilginç nokta var yazıda. Birincisi söz ettiği  “mania ağları” ki bunlar: II. Dünya Savaşı’nda denizaltıların Boğaz’dan geçişini engellemek amacıyla Tellitabya – Anadolukavağı arasında deniz dibine gerilmiş, denizin ortasında gemilerin güvenli geçebilmesi için 50 metrelik boş bölge bırakılmış “çelik mânia” (engel) ağlarıdır. Yazı yayımlandığında (Ocak 1965) hâlâ yerinde olan bu çelik ağlar aynı yıl içinde kaldırılmıştır.

İkincisi, yazının sonunda söz ettiği Dolmabahçe Camii’nin yarım mil önüne dek uzanan bir çevre kirliliği uyarısı. Yıldan’ın söz ettiği kirliliğin kaynağı Dolmabahçe Sarayı’nın ısıtma ve aydınlatma sorununu çözmek için 1856’da kullanıma açılan ve kömürden gaz üreten Dolmabahçe Gazhanesi. Daha sonra bazı semtlerin de burada üretilen havagazıyla aydınlatmadan faydalandığı,  İnönü Stadyumu’nun inşaası nedeniyle taşınan gazhanede üretim1960’ta durmuş.  Yıldan’ın söz ettiği kirlilik gazhanenin atıklarının denize verilmesinden dolayı ortaya çıkan kirlilik. Yaklaşık 60 yıl sonra da olsa bu atıkların denizde yarattığı tahribatın boyutunu/günümüzdeki durumunu, bu konuda yapılmış bir araştırma olup/olmadığını merak ediyor insan.

Optimist Rehberi, İbrahim Yıldan, 1972.

İbrahim Yıldan hakkında

Makalenin yazarı, denizciliğe ve yelkenciliğe emek vermiş Kaptan İbrahim Yıldan (1931-1994), kendi çabasıyla yelkeni öğrenir, gençliğinde pirat ve şarpiyle yarışır, yelken dersleri verir. YDO/Yüksek Denizcilik Okulu’nu bitirdikten sonra uzun yıllar uzakyol kaptanlığı, daha sonra kılavuz kaptanlık yapan Yıldan 1971’de TYF’den “Optimist Birliği Başkanlığı” görevi teklifi alır ve yeni yeni filizlenmeye başlayan optimistin yaygınlaşması için yurtçapında dolaşarak eğitim ve antrenörlük kursları açar. “Optimistin Başlangıcında Bir Kilometretaşı” olarak anılan Kaptan Yıldan bir taraftan da yat yarışlarına katılır ayrıca milli hakem olarak da görev yapar. Denizcilik dergilerinde limanlar, meteoroloji, iskandil vb. konularda da yazan İbrahim Yıldan’ın Optimist Rehberi adlı 76 sayfalık yıllarca optimist eğitiminde kullanılan güzel de bir kitabı vardır (Optimist Rehberi, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Okuliçi Beden Eğitimi ve Spor Genel Müdürlüğü yayınları No: 7, 1972).

Kaynakça:

-Çiğdem Yurtsever, “Kaptan İbrahim Yıldan, ‘Optimistin Başlangıcında Bir Kilometre Taşı’”, İstanbul Yelken Kulübü Dergisi, sayı: 9, Nisan 2009. Fotoğraflarla bezenmiş güzel bir anma yazısı ama Yıldan’ın Optimist Rehberi kitabından söz edilmemesi önemli bir eksiklik.

-Yücel Köyağasıoğlu, İstanbul Kotraları, AMYC Yayınları, 2007.

-Mehmet Mazak, İstanbul Gazhaneleri: / https://istanbultarihi.ist/358-istanbul-gazhaneleri (erişim14.06.2023).

Av ve Deniz, 1945-1947 yılları sayıları.

Yurtta ve Dünyada Av ve Deniz Sporları , 1948- 1950 yılları sayıları.

Yacht, Ocak 1965.

***

Yacht, Ocak 1965

İstanbul Limanında Yacht’ların Seyri,

İbrahim Yıldan

(…)

Moda Koyu’ndan Anadolu Feneri’ne gidecek bir yachtın yelkenle seyrettiğinde şu rotaları takip etmesi gerekir:

Moda Koyu’ndan hareketle Kız Kulesi’ni bordalayıncaya kadar Haydarpaşa ile Ahırkapı ve Sarayburnu’na kadar olan sahanın orta hattının sancak (Kadıköy) tarafından yükselecektir.

Kız Kulesi bordalanıncaya kadar Haydarpaşa ile Ahırkapı ve Sarayburnu’na kadar olan sahanın orta hattının sancak (Kadıköy) tarafından yükselecektir.

Yacht, Ocak 1965

Kız Kulesi bordalandığı zaman sürati akıntıyı yenemeyecek kadar azsa karşı sahile Kabataş’a geçmeli ve bu sahilde mevcut ters akıntı ile kısa tramolalarla  Arnavutköy Burnu’na kadar yükselmeli, Arnavutköy Akıntı Burnu’nda çok dikkatli olunmalı, akıntı geçilemeyecek kadar kuvvetli ise Vanıköy sahiline geçerek Kandilli Burnu’na kadar sahilde kısa tramolalar yaparak yükselip Bebek Koyu’na geçmelidir.

Yachtınızda motör varsa sırf yelkenle seyredip iki sahil arasında volta vurarak yükselmeye çalışmayınız, hem vakit kaybedersiniz hem de Boğaz’dan transit geçen gemilerin önlerine düşersiniz bu da tehlikeli durumlar yaratabilir. Bilhassa Boğaz aşağı inmekte olan gemiler akıntı ile indiklerinden güç manevra yaparlar ve zor dururlar. Kabil olduğu kadar gemilerin yollarına çıkmayıp sahillerde kısa tramolalarla yükselmelidir.

Bebek Koyu’nu geçtikten sonra Rumelihisarı Burnu’nu geçebilirseniz, Baltalimanı’nda yine bulacağınız bir ters akıntı yachtınızın Yeniköy Sığlık Şamandırası’na kadar yükselmesine yardımcı olacaktır.

Baltalimanı’nın güney tarafından Rumelihisarı Feneri’ne kadar olan sahada “Şeytan akıntısı” denilen kuvvetli boğaz aşağıya akan bir akıntı mevcuttur. Şayet bu akıntıyı geçip Baltalimanı Koyu’na giremiyorsanız Küçüksu Koyu’na geçip Kanlıca Burnu’na kadar yükselip Baltalimanı’nı ve İstinye Koyu’nu geçerek Yeniköy Sığlık Şamandırasına geldiğinizde çok dikkatli olmanız gerekecektir. Burası Boğaz trafiği ve akıntı bakımından çok kritik bir yerdir. Boğazdan aşağı inmekte olan akıntı yachtınızı kaparak Çubuklu sahiline sürükleyebilir. Veya Karadeniz’den gelip Marmara istikametine gitmekte olan bir gemi 90 derecelik bir dönüş yapacağı bir sahada birden önünüze çıkabilir. Şamandıraya yaklaşıldığında Büyükdere ve Yenimahalle tarafına dikkatle bakılmalıdır. Tarabya ve Kireçburnu sahillerini takiple Kireçburnu Feneri’ne gelindiğinde Umurbey Bankı Feneri ile transitinde boğazın orta hattının Anadolu tarafına geçerek sancak seyrine başlamalıdır. Mania ağları geçilirken daima sancak tarafı takip edilecektir. Ağlar geçildikten sonra da Anadolu sahili takip edilecektir.

Yukarıda tarif edilen seyir şimal (kuzey) rüzgârlarına ve akıntıların normal durumuna göre anlatılmıştır. Bilhassa lodos havalarda boğaz suları ve akıntıları anormal haller gösterir, akıntı süratinde ve istikametinde değişiklikler olur, orkozlar meydana gelir. Rüzgârı kıç tarafından alıp rahatça Boğaz yukarı seyredecek bir yacht boğaz nizamatına uygun seyretmeye çok daha müsait olup gösterilen hudutlar içinde icap eden seyri yapmalıdır.

(…)

Dolmabahçe Camii’nin önünde sahilden yarım mil mesafeye kadar uzayan kirli bir saha vardır. Burada demirlendiğinde Gazhaneden denize dökülen ürün artıklarıyla deniz dibi tamamen kirlendiğinden demiriniz ve demir zinciriniz kirlenir. Temizlemekte çok güçlük çekersiniz.

(İstanbul Limanında Yacht’ların Seyri, İbrahim Yıldan, Yacht, Ocak 1965.)

Bağlantılı yazı, bkz: “Yeni Bir Amatör-Sportif Denizcilik Anlayışı İçin…”

Similar Posts