Amatör, Amatör Olarak Kalmalıdır…
Haluk Bilgi
***
Sunuş: Bir Profesyonelin Gözüyle… / Sezar Atmaca
Yıllar önce yazılmış ( 2002), amatör/profesyonel denizciliğin farkını ve sınırlarını çarpıcı bir biçimde vurgulayan bu yazının asıl önemli yanı, 42 kez Ümit Burnu’nu geçmiş, dünya denizlerinde yaklaşık 800 bin mil yol yapmış tecrübeli bir profesyonel denizci (gemiadamı) tarafından yazılmış olması. Yazar Haluk Bilgi makalesinde hepimizin komodoru Teoman Arsay’ın o günkü çabalarını takdir ederken, amatör denizcilere “musallat ettirilen” kimi olumsuzluklara değinip, amatör denizci belgesi (ADB) sınavlarının ve denizcilik dergilerinin rotası hakkında da değerli eleştirilerde/saptamalarda bulunuyor. O gün yazı seçiminde Yelken Dünyası dergisini “stratejik değişiklikler” yapmaya davet eden çağrısının gerekçeleri ne yazık ki günümüz dergileri için de geçerli.
Yazının yayımlandığı yılın sonunda kurulan (Aralık 2002) ADF/Amatör Denizcilik Federasyonu, Sedat Altunay ve özellikle Teoman Arsay başkanlığı sırasında, bazılarını yazarın da söz ettiği olumsuzlukları gidermek/çözmek için epey yol alsa da 2015 sonrasında bu çabalar da sönümlendi.
UAB ve TYF yetkililerinin denizcilik konusunda herkesten fazla bilgiye, öngörüye sahip olması beklenirken önce “Bir Milyon Amatör Denizci” projesi ve devamında yeni “Sınav/Eğitim/Vesayet” sistemi gibi uygulamalarla bunun böyle olmadığını gösterdiler. 30 yıl önce yazılmaya niyetlenilmiş ama yaklaşık 21 yıl önce yazılmış/basılmış bu yazı UAB ve TYF yetkilileri, hatta denizcilik dergisi editörleri için fazla bir şey ifade etmese de “Yeni Bir Amatör-Sportif Denizcilik Anlayışı İçin” dosyası açısından eleştirileri/gözlemleri basıldığı günkü kadar önemli/değerli bir makale.
(Not: Bazı yerlerde parantez içinde italik yazılmış açıklamalar ekledim. Yazının yayımı için izin veren Haluk Bilgi beye teşekkürlerimle…)
***
Yelken Dünyası, Ağustos 2002, sayı 220
Amatör, Amatör Olarak Kalmalıdır…
Çünkü, amatör denizcilik bir hobi ve yaşam biçimi olup, asla bir meslek değildir.
Haluk Bilgi
Nisan 2002-216’ncı sayınızdaki değerli denizci Teoman ARSAY’ın yazılarını ilgi ile okudum. Amatör Denizcilik üzerindeki baskı ve tehlikeler aslında sanıldığından da ciddidir. Bunların bertaraf edilmesi için bir an dahi boşluk vermeden çalışılması, “yürütmeyi durdurma davaları dahil” her türlü girişime başvurulması ihtimali organize yat kulüplerince gözardı edilmemelidir.
Ayrıca, benim şahsi kanaatime göre derginizde de bir miktar stratejik değişiklikler yapılması artık zaruri bir hal almıştır. Şöyle ki, Yelken Dünyası amatör denizcilere yönelik bir dergi olduğundan İngiltere’deki “Yachting World”, Amerika’daki “Yachting Magazine” gibi tamamen “AMATÖR” denizci kesimine hitap etmelidir. Yani profesyonellerin amatör teknelerde geçmeyen anıları, maceraları, ya da amatörlük ifade etmeyen görüş ve önerileri yayınlardan çıkarılmalıdır. Herkesin kendi işine bakması, kendi kapısının önünü temizlemesi modern demokratik dünyayı temsil eden kuvvetler ayrılığının temel ilkesidir.
Çünkü bazı profesyonellerin yersiz çıkışları hissettirmeden amatörleri ince, ince aşağılayan birtakım yazıları da merkezi otoriteyi kışkırtıcı bir etki yapmakta, belirli sapmalarla amatörleri de profesyonellere ait kanun ve kurallardan sorumlu tutarak bunlardan bir rant elde etme eğilimleri ağır basmaktadır.
Bu itibarla derginizde Teoman ARSAY gibi analizci, cesur, amatör denizciliğin prensiplerini ve çerçevesini gayet iyi bilen, hukuki yönüyle de konuya hâkim yazarların çoğalması Türk amatör denizciliği için hayati önem taşımaktadır.
On Yıl Önceki Bir Yazı…
Aslında bu yazımı dokuz yıl önce yazacaktım fakat uzak yol seyirlerim itibariyle buna imkân bulamamıştım. Çünkü Mayıs 1993 tarih ve 109 sayılı “Onuncu Yılınız”da 84’üncü sayfada yer alan Kaptan Fuat OKAN imzalı bir yazı beni bir okur olarak çok rahatsız etmişti. Bu yazıda sayın Kaptan Fuat OKAN amatör denizcilerin yüklendiği sorumluluğun ticaret gemisi süvarisinden az olmadığını, amatör denizci sınavlarının yetersiz olduğunu, uygulamalı olması gerektiğini, amatör denizcilerin ne kadar cahil olduklarını da ispat etmek için bir tarihte İstanbul-Odessa arasında yapılan yat yarışında bir yatın 40 mil sapma yapması sonucu FİNİŞ noktasına nasıl açık düştüğünü göstermişti.
Bir amatör teknenin, bir yarışı kazanması, kaybetmesi, pozisyon tesbitinde zorluklar yaşaması, limana erken ya da geç girmesi ancak onun sahibinin kendi amatör problemidir. Kimseyi ilgilendiren ya da bağlayan bir konu olmadığı gibi kitaplara basılacak kadar da eleştiri konusu OLAMAZ. Bir uzakyol ya da yakınyol gemi kaptanıyla bir tekne sorumlusu arasında sorumluluk bağlamında en küçük bir ilişki kurmak mümkün değildir. Çünkü, amatör kendi malı olan teknesi ile gene kendine ait canından sorumludur. Onu da teknesindeki can yeleği, can salı ve diğer aparatlarla en üst düzeyde korumasını en az bir profesyonel kadar bilir.
İşin Profesyonel Yanı…
Halbuki profesyonel gemi kaptanlarındaki konu ise daima “BAŞKALARIDIR”. Yani altındaki gemi başkasına aittir. Sorumlu olduğu canlar (ücretli mürettebat) başkalarının canlarıdır. İçindeki yükler bir başkasınındır. Ayrıca onlar “BAĞIMSIZ” seyir yapamazlar. Sadece armatörün (DONATAN) emir ve direktifleri doğrultusunda, onların ticari çıkarlarına cevap verecek rotaları izlemek mecburiyetindedir. Yani gidecekleri limanları dahi başkaları tayin ederler. Bu basit tanımlamalar bile aradaki ilişkisizliği yeterli bir şekilde izah edebilmektedir.
Amatörün Sınavı…
Sayın OKAN uygulamalı, yani manevralı SINAV önerisinde bulunuyor. İmtihan otoritesi bu durumda amatörü hangi tekne kriterine göre imtihan edecektir? Ben belki motorsuz bir “Dragon” kullanacağım, ya da tam tersi kıçtan takma motorlu bir tekne için bu belgeyi almak istiyor olabilirim. Veya sloop arma hem motorlu, hem yelkenli bir tekneyi de kullanmak isteyebilirim. Sınav günü ben iskeleye yanaşıp, kalkma manevraları yaparken o günkü hava ve rüzgâr durumu nasıl olacaktır? Ya da liman kendi tayin ettiği hiç tanımadığım, manevrasını bilmediğim bir motorda mı beni sınava tâbi tutacaktır.
Görüldüğü gibi Kaptan Fuat OKAN’ın önerileri sadece problem üretmekte ve amatör denizciliği başka mecralara sürüklemektedir. Bilakis amatör sınav en basit şekilde yapılmalı, bilgisini geliştirmek veya geliştirmemek sınav sonrasındaki yaşamda amatörün kendi opsiyonunda olmalıdır. Çünkü “AMATÖR DENİZCİLİK BİR HOBİ VE YAŞAM BİÇİMİ OLUP ASLA BİR MESLEK DEĞİLDİR.”
Ayrıca başta Kaptan Fuat OKAN olmak üzere, denizcilikle uzak yakın ilişkisi olan herkes gayet iyi bilir ki, eğer meslek değiştirip ilave kurslar, stajlar almak suretiyle “PİLOTAJ” kadrosuna geçilmemişse hiçbir GEMİ KAPTANI hayatı boyunca bir kez olsun tek bir defa YANAŞMA ve KALKMA manevrası yapmadan emekli olur gider. Çünkü gemileri limana sokan, yanaştıran ve kaldıranlar gemi kaptanları değil sadece PİLOTLAR (Kılavuz) ve onlara bağlı sayıları en az iki tane olan römorkörlerdir. Bu durumda sayın OKAN’ın kendilerinin hiç yapmadıkları manevra türlerini “amatörler için” önermesi bana göre VİCDAN ve İNSAF sınırlarını zorlayıcı bir davranıştır. Tamamı uzakyol kaptanlarının kontrolü dahilinde çalışan birçok profesyonel denizcilik kurslarından bazıları verdikleri ilanlarda STCW kurslarının amatörler için de mecburi olduğunu iddia ederek bir yandan amatör denizci adaylarını yanıltırken bir yandan da ANKARA’yı etkileme ve yönlendirme çabası içine girdikleri görülmektedir.
Özel Kurslar…
STCW temel kursları toplam 5 adet olup her kursun bedeli 50 milyon civarındadır. Beş bölüm kursun mali karşılığıysa 250 milyon tutmaktadır. Bütün bunlara karşı çıkılmadığı takdirde sinsi bir geri dönüşle zorunlu bir akıbet olarak bütün amatör tekneler gemi sınıfında addedilerek belki çok yakın bir gelecekte, en küçük bir amatör teknede bile en az bir profesyonel kaptan ve makinist çalıştırma mecburiyeti hasıl edilerek bu tutku kasıtlı olarak bitirilecektir.
Ve Ben…
Bendeniz 1971 yılında kasvetli bir kasım akşamında Münakalât vekaletinin (Ulaştırma Bakanlığı) 692 numaralı “Radiotelegraphiste deuxieme Classe” ehliyetnamesi ile ATA tankeriyle Ahırkapı’dan İngiltere’ye doğru yola çıkmıştım. En son telekomünikasyon kurumunun 62 nolu GMDSS-REO ehliyetnamesi ile ERKAN METE adlı bir gemiyle BORNEO adasından Ekim 2000 tarihinde bir daha geri dönmemek üzere AHIRKAPI’ya tekrar muvasalat ettim (ulaştım). Aradaki periyod zarfında toplam olarak 750.000 dwt’lık yerli ve yabancı gemide çalıştım. Bütün dünya denizlerinde ve okyanuslarından 800.000 nautical miles’dan fazla yol yaptım. Bu arada 42 kez “Cape Good Hope”u (Ümit Burnu) sancak ve iskeleden bordaladım. İlave olarak da 95 defa Ekvator hattını kuzey ve güney rotalarından deldim. İlk aldığım amatör denizci dergisi Temmuz 1965 tarihine ait “YACHT” dergisidir. O zaman 15 yaşındaydım. O sayının kapağındaki siyah-beyaz bir yat ve üzerindeki kırmızı-beyaz balon yelkenin beni denizlere çağırarak 800.000 mil yaptırdığı gerçeğini bu vesileyle açıklama yanlış olmayacaktır.
O zamanki parasal ve mevzuat sorunları sebebiyle zorunlu bir şekilde içine düştüğüm profesyonel denizciliği sevdiğimi söylemem imkânsız. Çünkü profesyonellikte amatör denizciliğin saflığı, güzelliği, candanlığı, dostluğu, dayanışması hiçbir zaman bulunmaz. Her konu ticari ve parasal getiri yönüyle ele alındığından bir ticaret gemisinde mevcut olan her şey, arkadaşlıklar dahi metalik ve soyut kavramlara dayanır.
Bu özellikleri sebebiyle profesyonellerin gemilerinde yüzlerce yıldır değişen pek az şey vardır. Bazen devasa paslı gövdelerin içinde okyanusların herhangi bir mevkiinde seyir yaparken kendimi çelik bir dinozor tarafından yutulmuş küçük bir deniz kabuklusu gibi hisseder hüzünlenirdim. Gene de diğerlerinden daha şanslı olduğumu düşünürdüm. Çünkü elimin altında ne de olsa bir MANİPLE (Mors kodu ile işaret göndermede kullanılan anahtar) vardı ve ona bastığım anda çok uzaklardaki kıyılardan da olsa biri beni bir anda o kötü dinozorun karnından sanki çekip çıkartıverirdi.
Sonuç Olarak…
İlk okuduğum 1965 YACHT dergisi ile son okuduğum Yelken Dünyası’nın zaman dilimleri arasında gezindiğimde, amatörlerin üzerine musallat ettirilen olumsuzlukların genel olarak aynen devam ettiğini görebiliyorum. Hiç kimseye zararı olmayan, küçük ve tertemiz tekneleri üzerinden kendi hürriyetlerini, üstelik kimseye ait olmayan denizlerde yaşamak isteyen bu insanlardan ne istenir? Bunu anlayabilmem mümkün değildir. Yelken Dünyası’nın gösterdiği duyarlılıktan dolayı kutluyor, bütün amatör denizcileri sonuna kadar destekliyorum. Bilvesile selam ve saygılarımla.
(Yelken Dünyası, Ağustos 2002, sayı 220)
Bağlantılı yazı, bkz: “Yeni Bir Amatör-Sportif Denizcilik Anlayışı İçin…”