Sadun ve Oda Boro’nun Anısına…
Kısmet iki yıl on ay süren dünya seyahatinin sonuna gelmiş, karasularımıza yaklaşmaktadır. Kısmet’in 15 Haziran 1968’de İstanbul’da olacağı neredeyse bir ay öncesinden açıklanır. Çünkü o güne dek seyahate mali yönden hiçbir katkısı olmayan devlet erkânı kendini göstermiş, işi “resmiyete” dökerek hazırladıkları karşılama törenlerinin programına göre seyir yapılmasını istemiştir.
Sonraki günlerde Sadun Boro’nun “… artık hareket serbestliğimiz elimizden alınmış oldu.” dediği bu program uygulanır. Aslında çok farklı derecelerde de olsa kamuoyunun ilgi gösterdiği bazı bireysel ya da kolektif başarıların resmî makamlarca “araçsallaştırılması” evrensel bir olaydır.
Sadun Boro “her ânı ömrümüz boyunca hiçbir zaman hatıralarımızdan silinmeyecek bambaşka bir hayal âleminde yaşadık” dediği son on günün hikâyesini Pupa Yelken’de ayrıntılarıyla anlatır.
Boroların “hareket serbestliği” ellerinden alınmamış olsaydı karşılama törenleri/ziyaretler resmikabul/resmigeçit havasında değil de daha şenlikli mi olurdu ya da kamarada kapalı kalan Miço kutlamalara katılabilir miydi bilinmez ama zaten tahmin edilemeyen bir kalabalık neticesi askeri-mülki erkânın başrolde olduğu “ne protokol kalmıştı, ne de program…”
Sadun Boro, “Pupa Yelken’i kaleme almamın esas gayesi gençlerimize, dünyanın en güzel kıyılarına sahip olan yurdumuzun insanlarına denizi sevdirmek, onlara engin ufuklara yelken açmayı özendirmek, teşvik etmekti.” der.
Bu nedenle, herhangi bir şan-şöhret arayışı olmadan, tutku, açık deniz tutkusu, kendine güven ve özgürlük arayışı peşinde bir hayale yelken açan bu insanların Pupa Yelken’de yansıttığı ruhu/havayı hatırlatıp günümüze taşıyacak tarzda kitaptan alıntılarla hazırlanmış metinlerin ve onlarla ilgili değerli makalelerin MEB müfredatına/okullara sokulması için çaba gösterilmelidir.
Yazıya serpiştirdiğim İstanbul’daki törenlerden kareler içeren 16×28 cm. ebadındaki siyah-beyaz on dört fotoğrafı 4 Şubat 2018’de İstanbul Müzayede’nin bir müzayedesinden satın almıştım.
Fotoğrafları, 15 Haziran 1968’in bir yıldönümünde, 15 Haziran 2024’te, Sadun ve Oda Boro’nun anısına, bu serüveni kalbinde hisseden, takip eden, bu karşılamaya yakın ya da şahit olabilmek için o çoşkulu kalabalığa katılanlar adına paylaşmak istedim.