Sadun Boro’dan Mektup: Örnek Bir Yat Kulübü / Marina Ayrı, Barınak Ayrı
Sadun Boro
Sunuş: Teknelerin Barınma Sorunu: “..bu kadar insan denize çıkamıyor bu yüzden.”
Sezar Atmaca
Amatör denizciler yıllardır teknelerin barınabilmesi için daha basit ve ucuz çözüm arayışlarını sürdürüyor. Tekne barınmasını kolaylaştırıcı basit/ucuz çözüm arayışlarına yönelik Sadun Boro’nun kaleminden iki örnek yazı[1] var aşağıda. İlkinde dünya turu sırasında (1966’da) gördüğü “Bir tekne sahibi olarak bir kulüpten daha ne kolaylık beklersiniz!” dediği örnek bir deniz kulübünü anlatıyor; diğerinde yıllar sonra (2008’de) “önemli olan barınmak” diyerek marina ile barınağın farkını/işlevini, teknelerin barınma sorununu vurguluyor. Şüphesiz bunlar tartışılır şeyler, zaman hızla akıyor, Sadun abinin “Ne gerek var Yeni Foça’da marinaya?” dediği yere yapılan marina bu yıl açıldı.
UAB, 2009 yılında yapılan 10. Ulaştırma Şurası’nda “200 adet balıkçı barınağının 55’inin kademeli olarak yat limanına dönüştürülmesi ya da kademeli olarak ortak kullanım modelinin oluşturulması” kararı aldıysa da, belirlenen hedefler ve gerçekleştirilme oranları amatör/sportif denizcilik açısından ümit verici olmadı. Örneğin bu modeli uygulayan barınaklarda fiyatlar neredeyse marinalarla yarışır düzeye ulaştı. Belediyelerce yapılan ya da işletilen marinalarda da durum farklı değil (Güncel bir örnek: İstanbul’da İstmarin Tarabya Tekne Park’ta 2023’te 44.600 lira ödenen 9.10 metre boyundaki tekneden 2024 için istenen bedel: 238.800 lira). Kısacası teknelerin barınması için marinalar yanında basit/ucuz çözümlere, bunları sağlayacak yeni yapılanmalara/örgütlenmelere ihtiyaç gün geçtikçe artıyor, arayışlar sürüyor.
[1] Sadun Boro’nun, Yacht dergisine gönderdiği mektup, derginin Nisan 1966 sayısında basıldı. “Sadun Boro Anlatıyor” / “Marina ayrı, barınak ayrı” başlıklı yazı MBY / Motor Boat& Yachting dergisinin Ocak 2008 sayısında yayımlandı.
Yacht, Nisan 1966
Sadun Boro’dan Mektup
Cristobol 12/3/1966
Bu sabah, kulüp kâtibi, yollamak lütfunda bulunduğunuz Yacht mecmuasının Mart sayısını getirdi.
Hakkımızda, lâyık olmadığımız halde yazdığınız yazıları, gözlerimiz yaşararak okuduk teveccühünüze çok, çok teşekkür ederiz.
Seyahatimizin umumi efkarda tahminimizden fazla alaka uyandırması, amatör denizciliğimizin istikbali için bir ümit ışığı oldu. Üç tarafı dünyanın en güzel denizleri ile çevrili olduğu halde, bizim kadar denize sırtını dönmüş bir sahil memleketi daha tasavvur etmek, maalesef imkânsız. Yolculuğumuz boyunca en ufak adalarda dahi denizciliğe verilen ehemmiyeti görüp de kendi halimize ağlamamak mümkün değil. Spordan başka, bu mevzu, her liman için aynı zamanda bir gelir ve turist kaynağı olmuş. (…)
Artık denizciliğin 1 Temmuz’da nutuk çekmekten ve Moda koyunda yarış etmekten ibaret olmadığını bir gün görebilirsek ne mutlu bize…
Size bir deniz kulübü için misal vereyim: Şu önünse bağlı olduğumuz “Panama Canal Yacht Club” ahşap, deniz kenarında mütevazı bir bina. Önünde 6 tane çıkma iskele. İki tanesi misafir yacht’lara, diğerleri azâ teknelerine tahsis edilmiş. Yelken ve motör 30 kadar yerli tekne var, hepsi de “Kısmet”ten küçük. Bu kulübün biri 15 ton, diğeri 70 ton çekebilen iki tane raylı çekeği mevcut! Her iskelede su ve elektrik, hortum ve bir kablo ile tekneye alıyorsunuz. Daima sıcak sulu duşları, sabaha kadar açık Amerikan barı ve her yerden ucuz koca bir lokantası… Azâ aylığı: çekek, su ve elektrik dahil ayda 2 dolar!. Başındaki sekreter de yaşlı bir kadın. Bir tekne sahibi olarak bir kulüpten daha ne kolaylık beklersiniz!
(…)
(Yacht, Nisan 1966)
MBY / Motor Boat& Yachting, Ocak 2008
Sadun Boro Anlatıyor
Marina ayrı, barınak ayrı
Sadun Boro
Söyleye söyleye dilimde tüy bitti. Marina ile barınağı ayırt etmesini öğretemedim kimseye. Türk usulü, her işte olduğu gibi, gösteriş…
Yani her yerde marina olacak. Her yerde marina olmaz. Barınakların olacağı yer vardır, marinanın olacağı yer vardır. Barınak olduğu zaman, oradan yatlar da istifade eder, balıkçılar da… Bunları ayırt etmekten acizler. Yirmi senedir söylerim, saçma sapan yerlere marinalar yapılıyor. Dünyanın parası harcanıyor marinalara. Sonra bomboş yatıyor. Trabzon, Marmara’da Güzelce, Yalova’da marina, Avşa’da, Gazipaşa’da marina… Marina değil barınak lazım buralara… dağ başına marina yapılmaz. Marina yapılacak yerin etrafının bir sanayisi, şehri olması lazım. Bedava desen durmaz kimse. İşte Trabzon, Gazipaşa… Ta Çiller zamanı yapıldı. Bomboş durur. Kimse beş kuruş verip ihaleye girmiyor. Halbuki orada barınak lazım. Bunu anlatamadım. Her şeyde bir gösteriş. Marina olacak, içinde de beş yıldızlı otel olacak. Fiyatlar artıyor tabii. Bugün çık Bodrum’dan Gökova’nın sonuna kadar, kuzey yakasında, bir güney havasında barınacak yer yoktur.
Ne yapacak bu kadar tekne, balıkçı… Bu havalarda bir tane barınacak yer yok. Mesela Datça yarımadası. Palamutbükü vardır. Knidos’ta da duramazsın. Knidos’tan Hisarönü’ne kadar bir tane barınacak yer yoktur. Ondan sonra gider Gazipaşa’da marina yaparlar. Yeni Foça’da marina… Ne gerek var Yeni Foça’da marinaya? Yapacaksan Eski Foça’ya yap marinayı! Ya da mesela Karaburun’da marina yapmaya kalkıyorlar. Yani bir türlü ayırt edemiyorlar.
Türkiye’de anlayış şu: marina illâ ki lüks olacak. Çok lükse ihtiyaç yok halbuki. Bak bu kadar insan denize çıkamıyor bu yüzden. Birçok korunaklı yer olsun yeter.
Bodrum’da güney havası sıkıştırdı mı, hiçbir yerde kalamazsın. Denizciliği sırf yat olarak düşünmemek lazım. Balıkçılar da var. Denizci olarak bakmak lazım olaya. İşte senelerdir ben bu konularla uğraştım. Fakat bunları yazmaya utanıyorum inanın. Marinalar pahalı. Tabii pahalı olur. Otuz-kırk kişi çalışınca tabii maliyetler de artıyor. Beş yıldızlı otele de ihtiyaç var, pansiyona da… Turizmde nasıl her keseye göre oteller ve pansiyonlar var ise denizcilikte de aynı şey yapılmalı.
Bu konuyla ilgili seneler evvel yaşadığım bir olayı anlatayım: Portekiz’e geldik. En meşhur marinasındayız. İnanır mısınız duş yapacak yer bulamadık. Orada özel bir kulüpte duş yapmıştık. Yani önemli olan barınmak. Onlar olayı çözmüş. Şimdi belediyeler çok meraklı her yerde marina yapmaya. İçinde otel de olacak illâ ki… Yani dediğim gibi, hep bir gösteriş. Uzun lafın özü: “Daha ayağımız ıslanmadı yani!” yetkili kişilere hep söyledim. Nerede ne yapılacak ben size yardımcı olayım. Karşılıksız… benim herhangi bir maddi beklentim yok. Yazık oluyor. Ona üzülüyorum.
(MBY / Motor Boat& Yachting, Ocak 2008)
Bağlantılı yazı, bkz. : Yeni Bir Amatör/Sportif Denizcilik Anlayışı İçin