Edebiyat Okyanusunda Tartışma Kazaları

Motor Boat& Yachting/ MBY dergisinin Ağustos 2008 sayısında Ali Adabeyi imzalı,  denizcilik kitaplarını eleştiren bir yazı yayımlandı. Bunca yıldır denizcilik kitaplarıyla uğraşan ve yazıda adı geçen bazı kitapların editörü olarak Adabeyi’nin yazısındaki fikirlere katılmadığımı belirten bir yazı yazdım. Yayımlanıp yayımlanmayacağı öğrenmek için Motor Boat& Yachting dergisi editörüne gönderdim, kısaltıp, başlık atarsam yayımlayabileceklerini belirttiler. Kısaltıp, başlık koyarak gönderdim.

Ancak derginin Eylül sayısında yazımın yer almadığını gördüm. Kimi dergilerin maalesef  açık yüreklilikle sayfalarını bu tür yazılara, tartışmalara  açmak yerine kendilerini kapsayan eleştirileri yayımlamamak veya vaktinde yayımlamamak için türlü yollara başvurduklarını örneklerle biliyordum. Daha sonra yazıişleri müdüründen özür dileyen ve geniş bir açıklama yapacağını bildiren bir e-posta alsam da bir açıklama gelmedi. Ama yayımlayacaklarını belirttikleri yazıyı MBY okuyucularına “okutmamak” için ne gibi gerekçeleri vardı, belki bir gün açıklayan bir “sorumlu” çıkar. Yazıyı daha da kısaltıp başka bir mecrada yayımlanacak hale getirip “Edebiyat Okyanusunda Tartışma Kazaları” başlığıyla Yelken Dünyası’nda yayımlatmak istedim ama orası bizim için sığınılacak bir liman olmaktan çıkmıştı. Yıllar geçse de yazı dergilerin tavrıyla, yayıncı olarak bizim sorunlarımızla/projelerimizle, kitaplarla ilgili olduğu için yayımlansın istedim.


Bir Cevap Yazısının Başına Gelenler

Motor Boat& Yachting/MBY Ağustos 2008 sayısında “Edebiyat okyanusunda deniz kazaları!” başlıklı yazısında Ali Adabeyi kitapları, editörleri, yayıncıları kendince “değersiz ve düşük” bir kategoriye mahkûm etmiş.

Seçtiği 8 çeviri kitaptan yaptığı alıntılarla kendince kötü Türkçe örnekleri verip, ambarında daha fazlası olduğunu belirtmekten de geri kalmamış.

Yazısında adı geçen yayınevlerinin bir kısmına kitap hazırlamış, önermiş, hatta yayınevi adını koymuş ve alıntılar yapılan dört AMYC kitabının editörü olarak kapsayıcı ve kavrayıcı değil,  dışlayıcı ve daraltıcı, kişisel kanaatlere dayalı  bu iddialara cevap verme gereğini duydum.

Yıllar önce de böyle kestirme ve toptan hükümler içeren eleştirilere karşı iki yazı yazmış (Yachting World Türkiye, Mayıs ve Temmuz 2000),  “Bir tartışma zemininin oluşabilmesi için üslubun kişisel değil nesnel, karalayıcı değil eleştirel olmasını” böyle bir anlayışın denizcilik ufkunun gelişmesine, zenginleşmesine katkıda bulunabileceğini belirtmiştim.

Nasıl ki her kitaptan alınan 4-5 örnekle yapılan çevirinin çok iyi olduğu söylenemezse, kötü olduğu da söylenemez. Tıpkı bir sayfalık bir yazıda bulacağınız “Ne Sığacık’a, ne Özdere’ye ne de Kuşadası’na uğramaya niyetim yok.” (ne/ne de’nin derginizdeki yanlış kullanımı birkaç kez dikkatimi çekmişti ama bu cümle Ali Adabeyi’ne ait / Temmuz MBY ) gibi Türkçesi bozuk bir cümleden yola çıkarak yazının Türkçesi hakkında hüküm verilemeyeceği gibi. Ya da bir kitapta (dergide) bulunabilecek 4-5 dil veya bilgi yanlışıyla hüküm verilemeyeceği gibi. Şüphesiz bunlar “karine” olabilir ama “karina” olmaz. “Karina” olabilmesi için örneklerin daha kapsayıcı olması ve başka argümanlarla desteklenmesi gerekir. (Örnek olarak NTV Yayını Spor Kitabı’nda denizcilikle ilgili çeviri yanlışlarını eleştiren “Kuralını Bilmeyen Oynayamaz!” başlıklı yazımı gösterebilirim. Radikal Kitap Eki, 15 Ağustos 2008)

Bir taraftan isim belirtmeden kötü kitap (yoksa yazıda örneklenen bütün kitaplar mıdır?) diye damgalanarak porsun ambarına tıkılan kitaplar hangileridir diye düşünürken, diğer taraftan argümanı hayli zayıf, toptancı ve dışlayıcı iddiaların nedeni ne olabilir diye kitaplar üzerinde kuşku yaratan bu ruh halini anlamaya çalıştım. Yoksa birçok kötü kitap seçilip çevrildiğine göre piyasa kurtarıcısını bekliyor! ve  piyasanın ne yaptığını bilen iyi yayıncısı, çevirmenleri, kitapları mı ortaya çıkacak !?… düşüncesi de aklıma gelmedi değil.

Kolaycılığa Düşmeden

İleri sürülen argümanlar mevcut problemleri kapsayıcı olmalı. Yani tartışma zemini ve üslubu önemli. Tabii tartışma niyetiniz varsa… “Kitapların birçoğu edebi değeri olmayan, çok kötü kaleme alınmış denizle ilgili macera kitaplarıydı” deme kolaycılığına düşmeden önce yayıncılar kitapları neye göre seçiyor diye sormak, bunları sorgulamak gerekmez mi?

AMYC yayınları olarak 12 kitap yayımladık. Motor Boat (MBY) yayına başladıktan sonra yayımladığımız İzlanda Yolcusu, Deniz Çingenesi, İstanbul Kotraları,  MBY sayfalarında da 3 sayı uzun uzun tanıtıldı. Kitap yayınını her sene 3-4 kitapla gücümüz yettiğince sürdürmek istiyoruz. Kitaplar hakkında karar veren, hepsi de denize, denizciliğe emek veren beş kişilik  bir ekibimiz var. Danışılması gerekiyorsa kitabına göre bu sayı artabiliyor da. Yayın seçerken denizciliğimizdeki eksiklere işaret etme, uyarma, farklı ufukları, deneyleri gösterebilme, aktarabilme gibi kaygılarımız var. Edebi değerinden çok denizcilik bilgisi, deneyimi, tarihi, kültürü ön planda bizim için. Örneğin son iki senedir yurtdışında yaşayan  iki milli yelkencimizle bir laser kitabı projesi üzerinde çalışıyoruz. Başka denizlerdeki kimi denizcilerin anılarını ve anlatılarını da merak ediyoruz. Edebi kitaplar bassak da bizim için öncelikli değil. Özellikle çevirilerde edebi olanları eskiden olduğu gibi belli başlı yayınevlerinin de yayımlayabileceğini düşünüyoruz. Seçtiğimiz kitapların hepsinin kendince bir mantığı, ön tartışması var. Mutlaka orijinalinden kitabı okuyan öneren bir arkadaşımız var. Kitaplar üzerinde konuşup tartıştığımız, önerilerine kulak verdiğimiz, eleştirilerini dinlediğimiz, kimisi denizci, arkadaşlarımız var. Basmayı istediğimiz halde çeşitli nedenlerle basamadığımız (yayıncısına ulaşamama –ör. Moitessier-; onu biz basacağız iddiaları –ör. Slocum-; mali engeller veya başka nedenler –ör. Bougainville- ) kitaplar da var. Medyatik, popüler kitaplardan uzak dursak da örneğin Sadun Boro’nun bize ısrarla önerdiği kimi kitapları hâlâ listemize katamadık. Tüm bunlar amatör bir ruhla yapılan işler.

Sorunları Tartışabilmek

Peki kitapları, editörleri, yayıncıları kendince “değersiz ve düşük” bir kategoriye mahkûm eden Ali Adabeyi’nin ölçütleri nelerdir? Hangi kitabın edebi değeri yoktur? Hangisi kötüdür? Niye böyledir? Acaba çeviri için kendi önerileri  hangi kitaplardır? Neden? Bunları açıklarsa belki bir tartışma mümkün olur; sübjektiflikten uzak, yararlı ve zenginleştirici bir tartışma okuyuculara ve yayıncılara  yol gösterebilir.

“Kitap çevirmek, yazmak kadar ciddiye alınması gereken bir iştir.” cümlesi Adabeyi’nin yazısında katıldığım tek nokta. Fuara yetiştireceğim diye 335 sayfalık bir kitabı 4-5 ayda çevirip basan yayıncıların kitaplarındaki hata oranı da şüphesiz o derece yüksek oluyor.

Adabeyi deniz edebiyatı hakkında “Eğer bebek sorunlu büyürse hepimizin başına dert olur; ne okuyucu kalır ne de basan. Gelin hep beraber deniz edebiyatımıza sahip çıkalım, onlara da teknelerimize gösterdiğimiz titizliği gösterelim, neta edelim.” diyor ama bence “dert” ve “okuyucu” açısından satış rakamları, yayın sayı ve sıklığı, etkileme gücü dikkate alındığında daha çok titizlenmemiz gereken denizcilik dergileridir.

“Denizciliğimizin temel zaaflarından biri şişkinleşmeyle gelişmenin birbirine karışması, karıştırılmasıdır.” Örneğin içersinde birkaç denizcilik teriminin geçtiği bir kitabı deniz edebiyatı diye pazarlamak, imza günü düzenlemek belki çok şeyi “şişirir” ama denizciliği geliştirmez. Dilerim denizi kurutmadan önce dergilerin de halini, gidişatını tartışma fırsat ve imkânımız olur.

(Ekim 2008)

Similar Posts