TUYEP / Türkiye Ulusal Yelken Eğitim Programı’nın Dünü ve Bugünü…
Sezar Atmaca
TUYEP’in Dünü…
TYF/Türkiye Yelken Federasyonu’nun 2010’daki resmi açıklamasına göre hikâye şöyle başladı: ISAF, üyesi olan tüm ülkelerden “milli yelken programlarını” yapmalarını istedi. TYF de ilgili kişiler ve kurumlarla toplantılar yaptı ve yurtdışıyla denkliği olan ulusal bir yelken eğitim programının hayata geçirilmesi kararlaştırıldı.[1]
ISAF’a akredite danışman kuruluş “Rockley Sports International” tarafından “bedeli mukabili” (eğitmen/eğitim programı hazırlama vb. için ne ödendi/harcandı bilinmiyor…) yürütülen bu programa 2014’e kadar sadece 4 ülke katıldı (sonrasını takip etmedim…): Sri Lanka, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Türkiye. TUYEP o sırada ISAF’ta eğitimden sorumlu başkan yardımcılığına seçilen Nazlı İmre’nin girişimiyle/katkısıyla başlatılsa da başlangıçta yazışmaların, görüşmelerin TYF Eğitim Kurulu adına rahmetli Mustafa Miharbi eliyle yapıldığını onun kadar uğraşan kimsenin olmadığını biliyorum…
TYF’nin 2010 sonunda ilan ettiği bu programla (TUYEP/Türkiye Ulusal Yelken Eğitim Programı/YY-Yelkenli Yatçılık) ilgili birçok yazı yazdım, ayrıca Açık Radyo’da Beysun Gökçin’in Açık Deniz programında konu ile ilgili iki de söyleşiye/tartışmaya katıldım. İlkinde TYF eğitim sorumlusu ve konunun muhatabı/uğraşanı, emek vereni rahmetli Mustafa Miharbi ile eğitim sorunlarıyla ilgilenen Marina Dragos Yelken İhtisas Kulübü’nden Hakan Ertunk vardı, diğerine yalnız katıldım.[2]
TYF yetkilileri YY/Yelkenli Yatçılık programlarındaki zaafları, hata ve yanlışları eleştiren ve önerilerde bulunan yazılardaki soru ve sorunları tartışmak yerine önce “suçlayıcı açıklamalarda” bulundular. Miharbi ile geç de olsa konuşmalarımız, yazışmalarımız da oldu TUYEP üzerine, hatta bazılarına Hakan Ertunk aracılık etti. Miharbi bazı sorunların olduğunu kabul etse de bunların “zamanla çözüleceğini, şimdi sırası olmadığını”, programı onaylatıp bir an önce kendi işine dönmek istediğini belirtmekle yetindi. Tartışmalar sırasında TYF’nin resmi açıklamaları dışında ortalıkta başka da bir muhatap olmadı zaten. Bildiğim kadarıyla da Mustafa Miharbi rahmetli olduktan sonra onun “… yapılacak, … düzeltilecek, … senin bildiğin gibi değil… öyle bir gelişme olmayacak…” dediği sorunlarla uğraşılmadı. Söz ettiğim yazılar/konuşmalar dışında tartışma devam etmedi, başka bir katkı da olmadı.
TUYEP’in Bugünü…
TUYEP yaklaşık on yıldan fazla bir zamandır yürürlükte/uygulanıyor.
Öncelikle dün de bugün de TUYEP’i hangi açıdan değerlendirdiğimi ilgili yazılardan alıntılarla özetleyeyim. Ülkemiz mevcut spor örgütlenmesi/anlayışı ile “Avrupa’da spor yapma oranı en düşük ülke”. Batı ülkeleri, sporu, devletin düzenleyici, kollayıcı, teşvik edici etkisi altında, “sporun öznesi” kulüp/dernek/federasyon gibi merkezler eliyle yöneterek kitle sporunu, spor kültürünü geliştirirken, bizde spor devlet eliyle yönetiliyor (→ “Devlette spor mu, sporda devlet mi?”). Bu durumu destekleyen/muhafaza eden spor örgütlenmemiz amatör-sportif denizcilikte de hevesi–merakı özendir(e)miyor. Örneğin amatör-sportif denizciliğe toplumsal bir yöneliş olduğunda (ör. 1968 sonrası ya da 2000’ler…) mevzuat/model/kurum/yayın/altyapı olarak bu yöneliş ileri taşınamıyor, geliştirilemiyor, sürdürülemiyor, “niceliksel” artışlarla yetinilmek zorunda kalınıyor, nesiller heba ediliyor. “Federasyonlar (ve seçimleri) doğal olarak siyasi etkilere çok açık. Buna devletin vatandaşa güvenmeyen, iknaya değil hizaya zorlayan zihniyeti ile kulüp ve federasyonların “demokratikleşmeye/paylaşmaya” değil, devlet gücüne /zihniyetine/mevzuata bel bağlayan/yaslanan zihniyeti de eklenince çaparizler çoğalıyor.”
Uluslararası düzeyde bir gelecek ve niteliksel gelişmelerin olabilmesi için kanunlar değişmeli, federasyonlar devletin birer teknik dairesi olmaktan çıkarılmalı, yetkileri kanunla belirlenmeli, ADB /KMT gibi amatör denizcileri ilgilendiren belgeleri federasyonlar vermeli, ülkenin özgül durumuna uygun modeller bulunmalı, bunların konuşulabildiği/tartışılabildiği ortamlar oluşturulmalı vs… Federasyonlar kendi alanlarını düzenleyebilmeli, hobi ve spor eğitimleri MEB kapsamından çıkarılmalı, MEB’e basit izin/sade düzenleme yetkisi, ilgili bakanlıklara denetleme yetkisi verilmeli… Spor şuralarında, akademik makalelerde ileri sürülen bu gibi birçok öneri yıllardır değerlendirilmeyi bekliyor…
Yukarıdaki çerçevede TUYEP’i değerlendiren yazılar yazarken TYF/TUYEP modelinin stratejik bir değerinin olmadığını, dünyadaki modellerin incelenerek, tartışarak uygun modeller aranması gerektiğini düşünmüştüm (Ör. TUYEP öncesinde uygulama için düşünülen Avusturalya modelinden niçin vazgeçildi bilmiyoruz…). Sonra da TUYEP’in YY/Yelkenli Yatçılık programlarını/müfredatını değerlendirerek zaaflarını/eksikliklerini yazmıştım. Bu zaafları/eksiklikleri son bir yazıda (→Model yanlış, mevzuat engel, program yüzeysel…) aşağıdaki başlıklar altında özetlemiştim. Kursa katılım için yüzme bilme zorunluluğu gibi saçma ayrıntılara girmeden bu başlıkları bugün tekrar gözden geçirdim:
1) Model yanlış: Yazılarda belirttiğim gerekçeler nedeniyle hâlâ TUYEP’in Türkiye için doğru bir model olmadığını düşünüyorum. TYF modeli düşünüldüğünde yapılanın stratejik bir değeri yok, öncelikle doğru strateji nedir onu bulmalı, modeller incelenmeli, tartışılmalı, uygun modeller aranmalı (belki de küresel olanın, yerel /geleneksel olanla buluşmasını –küyerleşme- sağlayacak bir program gerekiyor). TUYEP bir modelden çok TYF’nin öncelikle kendi dışındaki gelişmeleri yakalamak kaygısıyla satın aldığı (kes-yapıştır) bir program… Ancak TYF bu modelle on yılı aşkın bir zamandır yol almaya çalıştığına göre en azından belirtilen zaafların/eksikliklerin/hataların giderilerek TUYEP’in daha düzgün hale getirmesini dileyelim.
2)Mevzuat engel: MEB mevzuatı hakkında yazdıklarım doğru çıkmadı, yanıldım. MEB bürokrasisinin aşılamayacağını düşünmüştüm, çünkü Talim Terbiye’nin/MEB’in onayladığı programın uygulanabilmesi için MEB mevzuatına göre bir okul kurulması şart diye biliyor(d)um. Bilinen prosedür şöyleydi: MEB Özel Eğitim Kurumları Genel Müdürlüğü programınızı kabul ederse görüş almak için ilgili kurumlara (o zamanlar Denizcilik Müsteşarlığı, İTÜ Denizcilik Fakültesi hatta Ziya Kalkavan Denizcilik Meslek Lisesi) gönderiyor, pürüz yoksa MEB Talim Terbiye’de kurul önünde program savunuluyor, kabul görürse MEB onayıyla yürürlüğe giriyordu. Ancak onaylatılan program artık kurum kontrolünden çıkıp MEB kontrolüne giriyor ve MEB mevzuatına göre (kurulmuş okullarda) uygulanması gerekiyordu.
Rahmetli Miharbi’nin “orasını sorma” dediği bu sorunun nasıl çözüldüğünü bugün de bilmiyorum.[3] Ör. eğitmen (usta öğretici) onayı nasıl alındı? Mevcut mevzuata rağmen TUYEP, MEB kurumlarını aşıp yoluna devam etti, yani mevzuat engeli bir şekilde “aşıldı”.
3)Program yüzeysel: Kimi örneklerini yazmıştım, TUYEP, kötü hazırlanmış, tekrarlarla, çeviri yanlışlarıyla dolu hayli yüzeysel, temel ilkelerden yoksun, çerçevesi çizilmemiş bir “çeviri” program. Türkçe yanlışlarıyla da dolu böyle bir programın MEB/Talim Terbiye tarafından onaylanması ayrı bir “skandal”. O günden bugüne programlarda herhangi bir değişiklik/düzeltme yapılmadı, ilk günkü gibi TYF sitesinde duruyor.
4)Kitap yok:Temel kuraldır: “öğretici (instructor) ‘kitaptan’ öğretir” , eğitim standardı böyle sağlanır. Bu programın (müfredatın) kitabı/kitapları yok… “Örneğin konu başlığında haberleşme yazılmış, burada ne anlatılacak, tehlike işaretleri mi, can kurtarma işaretleri mi, başka bir şey mi? Standart öncelikle kitapla sağlanır. Oysa programın uygulanmasında kullanılacak öğretim araç ve gereçleri listesinde ‘denizcilik ve seyirle ilgili hiçbir doküman yok’”. Üstelik TUYEP’le 5-6 günde bırakın antrenörü “öğretici-eğitmen” belgesi veriliyor.
Yıllar önce, 1990 Spor Şurası’nda, altı yıl TYF başkanlığı da yapmış Macit Buluç eğitimde standardın önemini ve eksikliğini şöyle açıklıyordu: “1949’dan bu yana (…) fasılasız sporun her kademesinde (…) görev yapmaktayım. Konumuz eğitim (… ) antrenör eğitimidir (…) ‘eğitimsiz antrenör, yani belli bir formasyonu almadan yapılan bir çalışma hiçbir netice vermiyor. Bugün bizim fevkalade yelkencimiz gerekli formasyonu almadığı için, eğitim formasyonunu almadığı için bu çalışmayı başarı ile yapmasının mümkün olmadığını gördük…’”
Yıllardır değişen fazla bir şey olmadı, TUYEP’in dün eğitim standardı sağlayacak bir kitabı yoktu, 10 sene sonra bugün de yok maalesef.
5)Eğitim teknesinin donanımı aşırı: Muhtemelen programları MEB bürokrasisine kabul ettirmek için verilen tavizlerden birisi “aşırı donanım”. Ne yazık ki eğitimde kullanılan teknelerde, programlardaki standartları/donanımları uygulamak/bulmak mümkün değil (ayrıntılar için bkz: TUYEP 5: TUYEP eğitim teknesinin donanımı). Oysa TYF ilgilileri açıklamalarında “Eğitimlerde kullanılacak teknenin donanımları konulmuş durumda. Böylelikle eğitim teknesi tarifi programa girdi. Kursları denetlemeye gelecek olan müfettişlerin ellerine Check- list verileceği… (nden), Teftişlerin bu check-list’in üzerinden yapılacağı…(ndan…)” söz ediyorlardı. Söz konusu check-list (kontrol listesi) ile bir eğitim teknesini kontrol eden bir “müfettiş teftişi” ya da TYF yetkilisi/sorumlusu oldu mu bilmiyorum. Dilerim karşılaşılmaz ama acı olanı bir eğitim kazasını soruşturan savcı söz konusu kontrol listesini eline aldığında (müfettiş/teftiş) sorularına tekneyi kullanan ne cevap verecek, ne yapacak? “Efendim bunlar çok aşırı, bize gerekmiyor, öylesine yazılmış” mı diyecek…
Sayısal verilerle TUYEP’in bugünü…
Tartışmalardaki bir diğer kestirme hükmüm de “programın ulusal hale gelmesi neredeyse imkânsız” dememdi ki bu da TYF yetkililerinin “programın kesinlikle zorunlu tutulmayacağını” beyanına dayanıyordu. Sistemin ne kadar yaygınlaştığını rakamsal verilere bakarak söylenebilirse de uğraşmama rağmen yeterli (resmi) verilere ulaşamadım. Duyumlarım ya da bir ara TYF sitesinden edindiğim ancak şimdi sitede yer almayan yaklaşık rakamlar var elimde. Bunlara göre:
–Okul sayısı: TYF’ye akredite okul sayısı yaklaşık 20 (değerlendirme için şehirlere ya da bölgelere göre dağılımı önemli…)
–Eğitim alan kişi sayısı: Logbook numaralarının 1000’den başladığı bilgisi doğru ise yaklaşık 1000 civarında (yani senede ~100 kişi), değilse 2000… Daha ayrıntılı değerlendirme için YY1, YY2… dağılımı da önemli.
–Eğitmen sayısı: Yat sınıfı eğitmen sayısı 150’ye yakın…
-Dingi, sörf gibi diğer sınıflardaki veriler hakkında bir bilgim yok.
Bir ara (2014-2015) TYF Eğitim Kurulu Başkanı olarak görev yapan Tunç Tokay mevcut TUYEP programlarının “uygulanabilir programlar” şeklinde düzeltilmesi için çalışıyordu ancak TYF’den ayrıldı. Ortada gidişatı/kurumsal yapıları sorgulayan yeni bir perspektif niyet ve kapasitesi olmadığına, TYF bu modelle on yılı aşkın bir zamandır yol almaya çalıştığına göre en azından belirtilen zaafların/eksikliklerin/hataların giderilerek TUYEP’in daha düzgün hale getirmesini dileyelim. Ulaşılan rakamlar şimdilik sistemin yaygınlığına işaret etmiyor.
Denizcilik bürokrasisinin amatör-sportif denizcilikle ilgili son 15 yıllık uygulamaları (Bkz. Denizcilik Bürokrasisinin 15 Yıllık “Çapa-Çupa” Uygulamaları) federasyonlarımızın güçsüzlüğünün ya da devlet vesayetindeki spor anlayışı ile ne kadar özdeşleşildiğinin işareti de sayılabilir.
Bir federasyonun mali kaynaklarının/ yetkilerinin kanunla belirlenmesi gibi niteliksel/yapısal değişiklikler yapılmadıkça mevcut düzeni/sistemi değiştirmek zor ama yapılan uygulamalarla durumu biraz daha düzeltmek yani niceliksel iyileştirmek yapmak mümkün. Örneğin UAB/Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın furya halinde belge dağıtarak amatör denizci yetiştirdiğini iddia ettiği “Bir Milyon Amatör Denizci Projesi” devam edecekse, bakanlık TYF ile işbirliği yaparak Yelkenli Yatçılık2/YY2 eğitimini tamamlayanlara da ADB/Amatör Denizci Belgesi verilmesi gibi düzenlemeler yapabilir. Böylece “sudan” bir belge haline getirilen ADB de belki biraz “itibar” kazanır.
(Ekim, 2021)
Konu ile ilgili ayrıca bakınız: Bir Milyon Amatör Denizci Projesi’nin Dünü ve Bugünü / ADES-Amatör Denizci Eğitim Sistemi’nin Dünü ve Bugünü
• TUYEP/TÜRKİYE ULUSAL YELKEN EĞİTİM PROGRAMI’NIN DÜNÜ VE BUGÜNÜ…
TUYEP Yazıları I-VI / Aralık 2010-Ocak 2011 arasında denizciler@yahoogroups.com, www.turksail.com, yelkenciler lokali’nde yayımlandı. Durumu özetleyen altıncı yazı Şubat 2011’de Motor Boat dergisinde de yer aldı. Beysun Gökçin’in sunduğu Açık Radyo/Açık Deniz Programı’nda iki kez konuyu konuştuk/tartıştık.
•TUYEP Yazıları / Tartışmaları
1. 14 Aralık 2010 Avrupa’da Spor Yapma Oranı En Düşük Ülke…
2. 19 Aralık 2010 TYF Modelinin Zaafları
3. 31 Aralık 2010 Devlette Spor mu, Sporda Devlet mi?
4. 6 Ocak 2011 Hantal ve Suyapan Bir Tekneyle Yarış Kazanılmaz
5. 14 Ocak 2011 TUYEP Eğitim Teknesinin Donanımı
6. 18 Ocak 2011 Model Yanlış, Mevzuat Engel, Program Yüzeysel, Kitap Yok, Donanım Aşırı… (kısa versiyonu Motor Boat, Şubat 2011)
7. Açık Radyo- Açık Deniz Programı (Beysun Gökçin) 15 Ocak 2011. (Mustafa Miharbi ve Hakan Ertunk’la birlikte birlikte)
8. Açık Radyo – Açık Deniz Programı (Beysun Gökçin) 22 Ocak 2011.
TUYEP 1
Avrupa’da Spor Yapma Oranı En Düşük Ülke…
Aşağıda, TYF’nin “yelken ailesine” değer katmayacağını düşündüğüm bir açıklaması (11.12.2010) var. Kestirmeden söyleyeyim ki, yazıdaki uygulamaların kimi bütçelere katkısı olsa da denizciliğin/yelkenciliğin gelişimine bir katkısı olması hayli güç. Uygulama düşünüldüğünde ilgili yönetmelik ve bağlı mevzuatta çaparizler bir hayli fazla ama bunlar ayrı bir yazı konusu.
Sorun özetle şu: Yetişkinlere verilen eğitimlerde eğitim/eğitmen açısından bir standart/ölçü/mevzuat yok. Gelecek düşünülse eğitim nasıl geliştirilebilir, standartları nasıl yükseltilebilir, ne tür düzenlemeler yapılabilir diye tartışmak gerekir ama işin ticareti, fikriyatından ağır bastı bugüne dek (tartışma için bir ipucu: mevcut eğitmenlerin çoğu TYF tedrisatından geçmiş sporcular/antrenörler ve yine çoğunlukla TYF üyesi kulüpler eğitim veriyor…). Tek istisnası ADF’nin yaptığı gibi mevzuata uyarak Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bünyesinde bir okul kurmak (ayrıca böyle birçok okul da var…) ancak bu da tutulması gereken onlarca defter/dosya/kayıt/evrak vb. nedeniyle yürütülmesi hayli güç ve meşakkatli bir rota. Daha da önemlisi mevzuatımız gelişmelere ayak uyduracak hızda ve durumda değil. MEB (GSGM gibi) alanın hiçbir özgünlüğünü kaale almıyor ne yazık ki.
TYF’nin girişiminde fikri kaygılar pek yok, değişikliklerin ana amacı gelişmeleri kontrol ederek TYF’ye pay çıkarmak. Yapılan mevzuat değişiklikleriyle ilgili daha önce de yazmıştım, bir mevzuat değişikliğinin başarılı olabilmesi için konuyla ilgili, bağlantılı tarafların, birbirleriyle çatışan fikirleri olsa da bir araya gelerek, birbirlerini dinleyerek, tartışarak anlaşabilecekleri bir zemin bulmaları, tarafların kurulacak tartışma gruplarına/komisyonlara çağrılarak dinlenmeleri, mevcut uluslararası modellerin incelenmesi, konuyla ilgili istatistiki çalışmaların yapılması önemlidir. TYF’nin bu konuda kamuoyunca bilinen bir girişimi yok. Ulusal Yelken Eğitim Programı bile Rocley İnternational ile hazırlanmış! (aslında birlikte hazırlanmadı, çevrildi…). Bu tartışmaların yapılmadığı mecralarda her zaman olduğu gibi geriye bildik bir usül kalıyor: Bürokrasiyle işi halletmek, mevzuatı gelişmelere değil, gelişmeleri mevzuata uydurmaya çalışmak. Üstelik başta kendi federe kulüplerini -üye değil federe!- yeni bir bürokrasi cenderesine sokarak…(örneğin “kulüpler bünyesindeki yelken eğitim tesislerinin faaliyet gösterebilmesi için” istenecek belgelerle ilgili bkz. Özel Beden Eğ. ve Spor Tesisleri Yönetmeliği madde 7 ). Oysa temel problemlerimizden birisi bürokrasi cenderesini kırabilmek.
Bugüne dek geçerli olan spor anlayışı ve modeliyle (BTGM/GSGM ) varabildiğimiz nokta % 2-3 spor yapma oranı ile Avrupa’da en düşük spor yapan ülke konumuna erişmektir. Denizcilik istatistiklerimizde durum daha da kötü. Tartışmayan, sorgulamayan rüzgârlarla yapılan seyirler de diğer ülkelerle olan farkı azaltmaya değil, sadece arttırmaya yarıyor ne yazık ki. Dilerim savrulmadan bu ve benzeri sorunları tartışmak / tartışabilecek ortamları oluşturmak ve yaşatmak mümkün olur.
(14 Aralık 2010)
TÜRKİYE YELKEN FEDERASYONU (11.12.2010)
Değerli Yelken Ailesi,
Ülkemiz karasularını kapsayan denizler ve iç sularda rüzgar gücü ile hareket eden araçlarla yapılan Dingi Yelkenciliği; Yelkenle yapılan Yatçılık; Rüzgar Sörfü gibi sporların geliştirilmesi, toplumda yaygınlaştırılması, sporcu sayısının arttırılması ve üyesi olduğumuz Uluslararası Yelken Federasyonu (ISAF) ilke ve standartlarına uyum çerçevesinde Yelken Federasyonumuz’un tamamlamış bulunduğu çalışmalar aşağıda çıkartılmıştır:
- ISAF’a akredite danışman kuruluş “ROCKLEY SPORTS INTERNATIONAL” firması ile Federasyonumuz Eğitim Kurulu müşterek çalışmaları sonucunda, TÜRKİYE ULUSAL YELKEN EĞİTİM PROGRAMI (TUYEP) hazırlanmıştır.
- Milli Eğitim Bakanlığı, Talim Terbiye Kurulu prensip ve kriterlerine uygun hale getirilen; “DİNGİ YELKENCİLİĞİ”, “YELKENLİ YATÇILIK” ve “RÜZGAR SÖRFÜ” dallarında kademeli programlar halinde ayrı ayrı hazırlanan müfredat Talim Terbiye Kurulunca onaylanmış ve Kasım 2010 Tebliğler dergisinde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
- Müfredat çalışmalarına paralel olarak, bu konuda Yasal Dayanak hükmü taşıyan ve halen yürürlükte olan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce hazırlanan, 15.10.1999 tarih ve 23847 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “ÖZEL BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR TESİSLERİ” Yönetmeliğine değişiklik hükümleri getiren 15.10.2010 tarih ve 27730 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Yönetmelik yürürlüğe girmiş ve Özel ve Tüzel kişilerin açmış oldukları veya açacakları Yelken Eğitim Tesisleri ile Kulüpler bünyesindeki Yelken Eğitim Tesislerinin faaliyet gösterebilmesi için Türkiye Yelken Federasyonunun “Yeterlilik Belgesi” vermesi ve eğitimlerin Federasyonca yetkilendirilmiş Öğretici/Eğitmenlerce verileceği hükümlerini şart olarak getirilmiştir.
- ISAF onaylı 8 haftalık Teknik Eğitim kursuna IOC Olimpik Dayanışma bursu ile katılan Türkiye Yelken Federasyonu belgeli antrenörlerinden Emrah SÜRMEN, ISAF Eğitmeni belgesi almış ve TYF Eğitim departmanı başına getirilmiştir.
- Türkiye Yelken Federasyonu, uluslararası danışman kuruluş ile birlikte Öğretici/Eğitmenleri yetkilendirme ve yetiştirme amaçlı bir dizi eğitim planlamıştır. Bu konudaki program ve koşullar çok yakında TYF Web sayfasından açıklanacaktır.
Bilginizi rica ederiz
. | Yelkenli Yatçılığın Temelleri (YY1) Kurs Programı………………………….. |
. | Yelkenli Gezi Yatçılığı (YY2) Kurs Programı…………………………………. |
. | Üst Düzey Yelkenli Yatçılık (YY3) Kurs Programı………………………….. |
. | Yelkenli Yat Yarışçılığı (YY4) Kurs Programı…………………………………. |
. | Yelkenciliğin Temelleri (Dingi/D1) Kurs Programı………………………….. |
. | Yelkencilik (Dingi/D2) Kurs Programı…………………………………. |
. | Üst Düzey Yelkencilik (Dingi/D3) Kurs Programı………………………….. |
. | Rüzgâr Sörfünün Temelleri (RS1) Kurs Programı………………………….. |
. | Rüzgâr Sörfü (RS2) Kurs Programı. |
. | Üst Düzey Rüzgâr Sörfü (RS3) Kurs Programı…………………………………. |
TUYEP 2
TYF Modelinin Zaafları
TYF’nin çeviri kurs programında yer alan 4 yelkenli yatçılık derecelendirmesi RYA (day skipper/coastal skipper/yacht master/offshore) örnek alınarak hazırlanmış. İngiltere’de RYA, 400 gönüllü ve 80 ücretliyle çalışıyor, üyesi 1600 kulüp var, her yıl 100 bin kişiye eğitim veriyor, denizden kendi keyfi için yararlanan 7 milyon kişinin çıkarlarını temsil ediyor, koruyor… Böylesi bir ortamda gelişen bir modelin ülkemizdeki sorunlara çare olabileceğini düşünmenin gerçekçi bir tarafı var mı?. Model önermenin kolay, zor olanın ise önerilerin sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi olması sebebiyle belki TYF de kolay olanı seçip, modeli tartışmamış. Bu nedenle, 124 federe kulübü temsil eden, ancak bu ve benzeri programları, tedrisatından geçmiş sporcular veya kulüpler bünyesinde tartışmayan/tartışamayan, geliştiremeyen, TYF modelinin başarılı olma şansı oldukça düşük. Sistem kabaca şöyle:
- TYF, sertifikalı öğretici, serifikalı usta öğretici, sertifikalı yardımcı gibi derecelerle belgeler verecek (usülleri daha sonra açıklanacak).
- Özel Beden Eğitimi ve Spor Tesisleri Yönetmeliğine göre TYF (veya il Müdürlüğü) ilgili tesislere “yeterlik belgesi” verecek.
- Kulüpler/şirketler/şahıslar bu belge sahiplerini çalıştırarak MEB programları çerçevesinde YY1, YY2, …vb. kursları düzenleyecekler.
- Bu kursları bitirenler MEB Özel Kurslar Yönetmeliği esalarına göre kuramsal ve uygulamalı sınava girip Milli Eğitim Müdürü onaylı “Kurs Bitirme Belgesi” alacaklar. (Programa “ciddi ve yeni” diyenler ilgili yönetmeliğin 23/24 ve 28. maddelerini ve buradaki tutulacak defter ve dosyalar bölümünü okusunlar lütfen).
Bu belgeler, edinenin ne işine yarayacak (yelken yarışlarına katılacaklardan da mı istenecek acaba?) kim nasıl, niye uygulayacak, kim zorlayacak, kim-nasıl denetleyecek bir yana, mevzuat açısından o kadar inanılmaz açıklar ve yükler var ki bunlar nasıl aşılacak, MEB’le ilişkiler nasıl düzenlenecek (GSGM marifetiyle mi?) merak ediyorum?
Programı hazırlayanların ve Talim Terbiye Kurulu’nun bu konuda ne kadar yalap-şap iş yaptığının bol kanıtı var programda. (Rockley’i duyduk da, Talim Terbiye Kurulu, hangi bilgiyle sunulanları değerlendirdi, onayladı, nereye sordu acaba?). “Yelkenli Yatçılığın Temelleri YY1” programını sistematik olmadan birkaç örnekle değerlendireyim (dilerim 124 kulüp ve bu mevzuatlara muhatap olacaklar programları ayrıntısıyla değerlendirirler):
1. Programa katılabilmek için yüzme bilme şartı aranıyor. Ör. namlı yelkencilerden Dennis Connor yüzme bilmez, yani Türkiye’de doğsaydı mevzuata takılacaktı…(Programı hazırlayanlara, D. Conner’ın Yelken Seyri, Kropi Yay., kitabındaki “Yelkenciliği Öğrenmek” önsözünü okumalarını hatta programın başına koymalarını öneririm… ) Ayrıca yüzme bilmenin ölçüsü nedir, hangi stil, kaç metre yüzülecek, su üstünde durmak yeterli mi acaba?
2. İngilizin önü okyanus, ona gerekli ISAF Offshore kuralları ama YY1’de adım başı açıkdeniz kurallarının/standartlarının ne işi var?
3. Kuramsal programda Deniz Şamandıralama Sistemi var, ama Fenerler unutulmuş!
4. Bazı kelimeleri ve bölümleri çevirme zahmetine bile katlanılmamış, ör. cock-pit, harnes ( ya da harness bağlantıları/hermess!), bow thruster … veya hiçbir Türkçe yayının yer alamadığı “öğretimde kullanılacak yayınlar” bölümü gibi.
5. Kimi yerlerde çeviriler hatalı ör. esnememelidir kelimesi “esnemelidir” diye çevrilmiş. Ör. İşaret Fişeklerine 3 yeni tanım getirilmiş: Kırmızı paraşüt / Kırmızı el meşalesi /portakal renkli…(doğruları Paraşütlü İşaret Fişeği/ El Maytapları / Yüzer Duman İşaretleri ). Güzel Türkçemiz de ihmal edilmemiş: “çıma/beden/kroz…” “halatın parçaları” olarak sayılmış.
6. “EBİRB ve SART” cihazları da yardımcı araç/gereç olarak yer almış yelkenli yatçılığın temellerinde!.
Aşağıdaki tanımlar çerçevesindeki bir değerlendirmenin daha faydalı olacağını düşünüyorum:
-Basit prosedür (azaltılmış formalite) / ağır ve artan bürokrasi
-Paylaşarak,tartışarak geliştirme / bildiğini okuyarak ket vurma
-Yeterlik belgesi/yeterlik belgesi veren / düzenleme-kural koyma
-Yelken eğitimi veren özel kurum ve kuruluşlar / Yelken kulüpleri
-MEB/MEB Özel Kurslar Yönetmeliği / GSGM/TYF
-Hobi kursu / Kurs /sınav
-Monitör/antrenör(trainer)/ koç / eğitici /öğretici (instructor) / sınayıcı (examiner)
-Yarışa katılım / denize açılma
-Yarış Kuralları-Yarışçılık / Denizcilik
-Meslek edinme / keyif-hobi
-TYF: sertifikalı öğretici/ serifikalı usta öğretici/ sertifikalı yardımcı
-MEB: yardımcı öğretici /uzman öğretici
( 19 Aralık 2010)
TUYEP3
Devlette Spor mu, Sporda Devlet mi?
TYF Kurs programları hakkında yazılanların ve söylenenlerin çoğu “hobime karışma/şirketime dokunma (veya federasyonuma dokunma, yaptıklarıma karışma)” gibi sorunu tartışmaktan, ayrıntılandırmaktan, bilgi vermekten çok “sabit mevkileri” belirten/savunan ya da mevki tayinine yarayan argümanlar. Oysa sorun mevki tayini değil, rota tayini ve bunun usulleri ile ilgili (ör.hobinize karışılmazsa mevcut ve müstakbel duruma bir itirazınız yok mudur?).
Faal sporcu sayısı/kulüp sayısı/ tekne sayısı/sportif yayın gibi ölçülere bakıldığında, GSGM ve onun teknik dairesi, “idarenin vesayet denetimine tabi” Türkiye Yelken Federasyonu’nun (TYF) oluşturduğu mevcut modelin, kara ülkelerinin bile gerisinde kalan bu rakamları yükseltme kapasitesine sahip olmadığı söylenebilir. Bunun nedenlerini sorgulamak “spor yönetimi/sporda devlet mi devlette spor mu?/ skor kültürü- spor kültürü” gibi konuları tartışmak, denizcilikte gelişmiş ülkelerde kendi kendini yönetme imkânına kavuşmuş başarılı modelleri (mevzuat/ kurum/işleyiş/kulüp/eğitim vb.) öğrenmek ve değerlendirmek, mevcut kısır döngüden kurtulmak için yeni bir spor politikası oluşturmanın başlangıcı olabilir. Ancak Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiği için Mart 2011 sonunda yürürlükten kalkacak “Özerk Federasyonlar Çerçeve Statüsü”nün yerine GSGM tarafından hazırlanan “Gençlik ve Spor Kulüpleri Kanun Tasarısı” taslağı hakkında dahi (neredeyse 9 aydır) bir bilgi edinme/merak, tartışma, eleştiri söz konusu değilse, yeni politikalardan söz etmek de gerçekçi olmaz. Alanı ilgilendiren temel yasalar (ve bağlı yönetmelikler..!) değişirken dahi var olan bu sessizliği (etkisizliği) neye yoracağız? Kulüplerin, sporcuların, sporla ilgilenenlerin, yayınların katkısı olmadan bu tür tartışmaların kendiliğinden oluşması, hayli güç görünüyor.
Konumuza dönecek olursak, acaba ben mi eksik biliyorum diye MEB mevzuatına göre kurulmuş bir okul yöneticisi arkadaşıma TYF Kurs Programları’nın durumunu sordum. MEB okul mevzuatı hakkında daha önce de yazdım, hatta daha ayrıntılı yazan arkadaşlar da oldu ama belki merak eden olur diye aldığım notları aktarayım:
-Talim Terbiyenin onayladığı programın uygulanabilmesi için MEB mevzuatına göre bir okul kurulması şart.
-Okul olmadan Talim Terbiye programı bir anlam ifade etmez, okul kurulmayacaksa MEB/Talim Terbiye onayının bir anlamı yok.
-Kurs programında bir üst programa katılmak için bir alt programı tamamlamak yani kurs bitirme belgesi almak gerekiyor. Kurs bitirme belgelerini milli eğitim müdürleri imzalıyor, MEB’e bağlı bir okul söz konusu değilse milli eğitim müdürü bunu onaylayamaz.
Benim şimdilik cevabını bulamadığım ve merak ettiğim iki soru şu: Kulüpler MEB mevzuatına göre okul kurmaya hazır mı/bu model hakkında bilgilendirildiler mi? TYF’nin ve kulüplerin böyle bir niyeti yoksa MEB bu programları üstelik bu içerikle mevzuatı çiğneyerek (ör. TYF Sertifikalı Öğretici…) nasıl onayladı?
Bu arada YY2 kursuna katılmanın ön şartları arasında bazı STCW programları da var ki (merak edenler STCW kurslarını ve katılım koşullarını bir gemiadamı tanıdığına sorsun!) bu da açıkçası çalışmaların “hayli araştırıcı ve özverili” olduğunu gösteriyor.
2011 yılında bu konuları konuşan, tartışan ve önemseyenlerin sayısının artması ve genişlemesi dileğiyle herkese iyi seneler…
(31 Aralık 2010)
TUYEP 4
Hantal ve suyapan bir tekneyle yarış kazanılmaz…
TYF eğitim sorumlularından Mustafa Miharbi’nin TYF kurs programı ile ilgili açıklamalarında cevabı aranan soruların/zaafların hiçbirine bir yanıt bulamadım. Ama bir şeye kanaat getirdim ki o da bu işi “sürükleyenlerin” “Türk Spor Mevzuatı” hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıklarıdır. Açıklamalar cephe genişleterek (Bakın, MEB, Çalışma Bakanlığı, MYK, Denizcilik Müsteşarlığı; ADF, ISAF işin içinde…) yapılanları haklı göstermeye ya da yapılanların zaten başka çaresinin olmadığını anlatmaya yönelik. Aslında uzatmaya gerek yok, eğer “Yapılacak şey, devlet birimleri ile didişmek değil, onlarla barışık olmaktı.” diye bir açıklama yapılabiliyorsa, gidişatı düzenlemek/yönlendirmek/geliştirmek, bunun yol ve yöntemlerini aramak yerine, yönetme/denetleme erkini MEB veya başka kurumlara/kuruluşlara devretmek onların bıktırıcı bürokrasilerinden medet ummak, öncelikle kendi kulüplerini bu bürokrasinin cenderesiyle baş başa bırakarak bürokratik vesayeti arttırmak zaten normaldir. Yelkencinin, TYF dururken Milli Eğitim İl Müdürü imzalı bir sertifika alması da bu çabaların doğal sonucudur. Mevzuatı değiştirmeye çalışmak yerine, Avrupa’da spor yapma oranı en düşük ülke olmamıza yol açan mevzuta dayanarak, gelişmeleri bu mevzuata uydurmaya çalışarak, gidişatı neredeyse tıkamak (uygulamaya kalkılırsa sonuç budur…), geleceği heba etmek doğru bir iş midir? Hantal ve suyapan bir tekne inşa edip, bununla yarış kazanılacağını ileri sürmek ne kadar gerçekçiyse, yapılanlar da o kadar kalıcı ve uygulanabilirdir. Açıklamada dikkatimi çeken noktaları da sıralayayım:
- ISAF’ın gelişimi (ve bu gelişimi sağlamak için yapmaya çalıştıkları…) ile Türk yelkenciliğinin( veya TYF’nin) gelişimi ve bu gelişim için yapılması gerekenler aynı şeyler değildir. ISAF’ın kendini geliştirmek için ortaya koyduğu modelleri sorgulamaksızın yelkenciliğimizin gelişimini de sağlayacak modeller olarak ileri sürmek doğru değildir.
- Kendi tedrisatından geçmiş onca insan /kulüp dururken bir İngiliz şirketine (Rockley İnt.) ulusal eğitim programı hazırlatmak yani “bunca senedir tedrisatımız çerçevesinde yer alan insanlarla biz bu işi beceremiyoruz” demek doğru mudur? Üstelik içeriğine bakıldığında hazırlanan programın bu kadar kötü ve tekrarlarla (ve çeviri yanlışlarıyla) dolu olması da anlaşılır bir şey değildir.
- Acaba ilgililerin, spor kişi ve kuruluşlarına danışmanlık ve bilirkişilik hizmeti veren “Spor Hukuku Araştırma ve Uygulama Merkezi” gibi uluslararası düzeyde çalışan üniversite kurumlarının olduğundan haberi var mıdır?
- TYF sorumlusunun: “Program kesinlikle kimseye mecbur tutulmayacaktır. Ancak kendi iradeleri ile isteyenler programın gerektirdiği disiplin içine girecektir.” demesi ise inandırıcılıktan hayli uzak. Peki bu programlar o zaman nasıl ulusal hale gelecek? Uygulayıcısı belli olmayan, nasıl uygulanacağı bilinmeyen (yaygınlaşma/uygulanma ihtimali de olmayan) bir program ulusal olabilir mi?
- Mecburiyet yoksa, TUYEP takdim yazısında yer alan (Programın Hedefleri/madde 1) “Yelken eğitimi vermek isteyen kuruluşların müfredat olarak bu programı kullanmalarını sağlamak” nasıl gerçekleşecektir?
- Eğitmenlerin seviyelerine göre ilgili kurs programlarını vermeye yetkili olacakları açıklandığına göre (ör. Usta öğretici –YY2/DD2) programların kesinlikle mecbur tutulmayacağını söylemek doğru mudur?
- Programda “programına katıldıkları sınıfın yarışçısı olurlar” ifadesi yer aldığına göre bir süre sonra ancak bu programlara katılıp sertifika alan kişilerin yarışlara katılabileceği de söylenebilir mi? Gelecekte yarışa katılım şartı olarak bu tür standartları (YY1-YY2-YY3-YY4 ve DD1-DD2-DD3…) getirmek düşünülmekte midir ?
- Yetersiz bilgiyle, yanlış yol ve yöntemler kullanılarak “doğru bir iş” yapılabilir mi?
Dingi kursunun dayanağına bile gemiadamları mevzuatını eklemenin yelkenciliğimize katkısı nedir? Örneğin, ilkyardım ve can kurtarma/denizde sağ kalma kursları (MEB) sertifikasının nasıl alındığını bilmeden bunları YY2 kursuna başlama şartı olarak koymak nasıl bir öngörüdür? YY3 kursu için “Kurs bitiminde MEB Özel Kurslar Yönetmeliğinin ilgili maddesi uyarınca kuramsal ve uygulamalı konulardan ayrı ayrı sınav yapılır.” deniyor. Acaba TYF yetkilisi uygulamalı sınav yapabilmek için MEB gözlemcisi gerektiğini biliyor mu?
- Temel ilkelerden yoksun, çerçevesi çizilmemiş/sınırsız/belirsiz (ör. TYF sertifikalı öğretici…), program dayanakları eksik ve yanlış, içeriği tartışmalı, öğretim yayını bulunmayan ve Türkçe yanlışlarıyla dolu böyle bir programın MEB/Talim Terbiye tarafından onaylanması bir “skandaldır” ama bunun açıklaması acaba açıklamalarda yer alan MEB’in by-pass edildiği imasında mı gizlidir? Yoksa devletle “barışık” olmak böyle bir şey midir?
- Cevaplanması gereken çok soru var: MEB’in kapısı çalınırsa alınacak cevap bellidir. Program MEB onayını aldığına göre ortada bir Okul olması gerekiyor. Eğitmen yetiştirilebilmesi için “okul” kurulması gerekiyor. Kulüpler okul olmadan (kurs bitirme belgesi veremeden…) programı uygulayacaklarsa o zaman programı Talim Terbiye’ye onaylatmanın anlamı nedir?
- O kadar çok çapariz var ki daha fazla ayrıntıya girmeyeyim, gerek konuya ilişkin daha önce yazdığım üç yazıda, gerekse Hakan Ertunk’un yazdıklarında ve başka yazılarda tartışılması/cevaplanması gereken epey nokta var. Dilerim bunları önemseyen, sorun olarak gören veya kaale alan birileri de çıkar.
(6 Ocak 2011)
TUYEP 5
TUYEP eğitim teknesinin donanımı
TYF eğitim programının bir de eğitim teknesi var, onu da yazayım eksik kalmasın. (Eğitim sorununu Cumartesi Açık Radyo’da (saat 13-14) Açık Deniz programında Beysun Gökçin, Mustafa Miharbi ve Hakan Ertunk’la konuşacağız…). YY1 Kurs Programı’nın 7. ve 8. sayfalarında bu eğitimde kullanılacak teknenin donanım ve özellikleri tarif ediliyor. Geçen haftasonu eğitim veren 6 tekneye baktım, TYF Kurs programına göre hiçbirinde eğitim verilmesi mümkün değil. Bir kulübümüzdeki tekneleri esas alarak da bir eksikler listesi çıkardım. Bu teknenin eğitime uygun hale getirilmesi için gereken (dudak uçuklatıcı) yaklaşık maliyeti de hesapladım ama liste tekneye göre azalıp çoğalabileceği için bir şey yazmıyorum. Daha önce de yazmıştım “İngilizin önü okyanus, ona gerekli ISAF Offshore kuralları ama YY1’de adım başı açıkdeniz kurallarının/standartlarının ne işi var?” diye. “Ne olduğunu anlamak” için herhalde bunları hesaplamak lazım… (Kurs programı metnindeki hatalı yazımlar/çevrilmeyen kelimeler/yanlış çeviriler olduğu gibi bırakılmıştır)
1. vardavela tellerinin çapı uymuyor, değişecek…
2. güverte yüksekliği 60 cm. olmadığı için vardavela puntellerini de değişecek…
3. harness bağlantıları iskele ve sancakta boydan boya…
4. kişi başına bir harness (tekne 6 kişilik)
5. yedek demir
6. yedek demirin en az 15 m. zinciri
7. can salı (6 kişilik)
8. can yeleklerinden başka, ISO 12402-3 (150 N) ve 12402-2 (275 N) ceketler de bulunmalıdır.
9. yelkenlere ilave fırtına yelkenleri… 2 adet (%60’lık ana yelken ve fırtına floku)
10. dümencinin kolayca ulaşabileceği DAD için bir alarm düğmesi
11. bir adet hermess veya emniyet kemerinin ucunda geri çekme halatı takılı durumda
12. iki adet yedek sintine pompası(1 kamara+1 güverte)
13. 12 adet işaret fişeği (6 kırmızı paraşüt/4 kırmızı el meşalesi/2 portakal renkli)
14. bir yangın battaniyesi + bir tozla çalışan yangın söndürücü…
15. tel veya rod kesici
16. yedek dümen kolu
17. echo sounder (derinlik ölçme cihazı)
18. barometre
19. anemometre
20. VHF
21. delik tıkama için konik akolar
(14 Ocak 2011)
TUYEP 6
Model Yanlış, Mevzuat Engel, Program Yüzeysel…
Açık Radyo’daki programda ve sonrasında Mustafa Miharbi’yle konuştukça durum daha da netleşti benim için ama konuya hakim olmayan sevgili Beysun’un tartışmayı yönetememesi nedeniyle iyi bir radyo programı olmadı. Bu yazı Ulusal Yelken Eğitimi ile ilgili gruplarda yazdığım son (6.) yazıdır. Neden son? Gerekçesi yazı sonunda. Durumu özetleyeyim:
- MODEL YANLIŞ: Örnek alınan modelde RYA’nın kendi alanını düzenleme/denetleme yetkisi, çok geniş bir altyapısı, derya kadar yayını var. TYF’nin düzenleme/denetleme yetkisi yok, tek bir eğitim yayını yok, ayrıca mevcut yetkisini de başka kurumlarla (MEB/Talim Terbiye/Mesleki Yeterlilik) paylaşarak gereksiz, bürokratik işlemlere kapı açıyor.
- MEVZUAT ENGEL : TYF yetkilileri ısrarla mevcut mevzuatı yok sayarak isteyen MEB’e, isteyen TYF’ye gelir diyor. Kural basit: eğitim varsa MEB var-MEB mevzuatı var-eğitim kurumu var. Ayrıntısına girmeyeyim ama TYF hukuk dışı bir konuma düşmesin diye şu uyarıyı da yapayım: Uygulamaya geçilebilmesi için örneğin Türk Ceza Kanunu 263. maddenin “TYF hariç” diye değiştirilmesi lazım. Kanunu bilmemek mazeret değildir, yani mevzuat cambazlığı kimseye yaramaz. Bir örnek de açılacak öğretici-eğitmen kursundan vereyim. TYF’nin bu konuda talimat yazma/kurs açma yetkisi yok. Sayın Miharbi “öğretici-eğitmen” tanımı için Mesleki Yeterlilik Kurumu’na başvurulduğunu söylüyor. Mevzuatı olmayan, kendi kendinizi yetkilendirdiğiniz bir belge için kurs açıp, para toplayamazsınız. Üstelik TYF merkezi idarenin vesayet denetimine tabi bir kamu kurumudur. Buradaki hukuk dışı durumun umarım TYF hukuk kurulu üyeleri farkındadır. Hukuk devletinde bunlar olmaz. Bir örnek daha vereyim: MEB’e onaylatılan programlarda “TYF sertifikalı öğretici” “TYF sertifikalı usta öğretici” diye iki tanım var. Peki TYF İcra Kurulu kararıyla (!) tanım sayısını 3’e çıkarıp, tanımları da “öğretici-eğitmen” diye değiştirilebilir mi? Anayasa Mahkemesi’nin “Özerk Spor Federasyonları Çerçeve Statüsünü” iptal eden kararının “gerekçeleri” geleceği düzenlemek isteyen herkese örnek olmalıdır: Anayasa Mahkemesi “temel kurallar konulmadan(temel mevzuat olmadan)/ölçüsü belirlenmeden/sınırları çizilmeden, sınırsız, belirsiz geniş bir alanın yürütmenin düzenlemesine bırakılamayacağına” karar vererek Çerçeve Statü’yü iptal etti ve dolayısıyla buna dayanarak hazırlanmış TYF Ana Statüsü’nü dayanaksız bıraktı (Karar 18 Mart 2011’de yürürlüğe girecek bu nedenle GSGM’nin alanı yönetmelikle değil, kanunla düzenlemesi gerekiyor !). Konuyla ilgilenenler boş yere GSGM’nin bu konuda bir Çalıştay düzenlemesini beklediler. Düzenlense belki TYF için de aydınlatıcı olurdu.
- PROGRAM YÜZEYSEL / KİTAP YOK: Program metni kes yapıştır yöntemiyle yapılmış, dört Yelkenli Yatçılık programını (veya diğerlerini) yan yana koyunca bunu rahatlıkla görebilirsiniz. Kimi örneklerini daha önce de yazdım, programın içeriği yüzeysel, öğretim sıralaması saçma sapan, birçok çeviri yanlışı var. Ör. harita bilgisi verilmeden kılavuz seyrine başlanmış, denizcilik kültürü başlığı altındaki konuların kültürle bir ilgisi yok, katılım koşulları çaparizlerle dolu.
Öğretmen (instructor) kitaptan anlatan kişidir. Sayın Miharbi’ye sordum, hiç kitaptan söz edilmiyor, programlar başlayacağına göre nasıl uygulanacak, ne anlatılacak? Örneğin konu başlığında haberleşme yazılmış, burada ne anlatılacak, tehlike işaretleri mi, can kurtarma işaretleri mi, başka bir şey mi? Standart öncelikle kitapla sağlanır. Oysa programın uygulanmasında kullanılacak öğretim araç ve gereçleri listesinde “denizcilik ve seyirle ilgili hiçbir doküman yok.”
4. DONANIM AŞIRI: Kulüplerin elindeki eğitim teknelerinin çoğu 7.5 metre cıvarında. YY1 Eğitim teknesi standartları ISAF açık deniz yarış kuralları esas alındığı için hayli abartılı. Açık deniz yarış teknesi standartlarını en basit eğitim için istemenin mantığı nedir? Ör. can yelekleri dışında ayrıca 2 farklı özellikli yelek, kişi başına “harness” (!) niçin istenir? Daha önce örnek olarak yazdığım kulüp teknesinin bu standartlara göre donatılmasının asgari bedeli, tekne bedelinden fazla ne yazık ki…
Yukarıda dört maddede sıraladığım nedenler yapılmaya çalışılan işin niteliği, hazırlanış özeni hakkında yeterince fikir veriyor. Uygulanması/sürdürülebilmesi/yaygınlaşması hayli sorunlu, sorunları çözeceğine, yeni sorunlar yaratan bir programın ulusal hale gelmesi neredeyse imkansız.
Gerek Mustafa Miharbi’nin “başarısız olursa sevinirsiniz” ve gerekse Nazlı İmre’nin “…çocuğu doğar doğmaz öldürmeye çalışmak” ifadelerini hayli manidar buldum. Sevinmek, öldürmek için değil eksiklikleri/zaafları/yanlışları/çözüm yollarını aramak, tartışmak için yazarım ama bu manidar ifadeler “özür dilenene kadar takipçisi olacağım” başka bir konuyu hatırlattı bana. Birkaç yıl önce Yelken Dünyası’ndaki bir yazımda (Şubat 2007) Naviga dergisinin özensiz ve yanlışlarla dolu yeni yıl takvimini eleştirdiğim için dergi has muharriri Sabah gazetesindeki köşesinde “yalanları haber yapabilme” başarısı göstererek benim “tetikçi”, derginin de “saldırgan” olduğunu yazdı. Bir hafta sonra iki noktada yanlış yaptığını (oysa 22 noktada uydurma/yanlış yaptı) belirterek şirazesini düzeltmeye çalıştı, dergisi gibi olayı geçiştirdi (… Hürriyet gazetesi haberine göre has muharrir artık “yelken duayeni” imiş…). Karalamak/ötekileştirmek/suçlamak değil, konuları tartışmak/konuşmak/ hataları kabul etmek /hatalardan ders çıkarmak özgüvenini göstermek, demokratik değerleri ve denizciliği geliştirir. Dilerim TYF yetkilileri husumetle değil meseleyle uğraşmayı tercih ederler.
(18 Ocak 2011)
[1] Öncesinde, 2006’da yelkenciler için eğitim programının gündeme geldiğini, 2007’de Avusturalya programının uygulanmak istendiği, ancak işin içinden çıkılamayınca vazgeçildiğini, sonra da Rocley’e sipariş verildiğini biliyorum. Dar bir yorumla, TYF kendi dışında gelişen denizcilik eğitimini/ticaretini kontrol ederek kendine pay çıkarmak, gelişmelerin dışında kalmamak için denize açıldı, ISAF’ın kurumsal katkısını/tavsiyesini arkasına alarak, modeli tartışmadan “istim arkadan gelsin zihniyetiyle” yola koyuldu, bugünlere geldik denebilir…
[2] Katılımcıların görüşlerini ve ayrıntılı açıklamalarını içerdiği için becerebilirsem Açık Radyo’daki iki programın çözümünü de buraya eklemek istiyorum.
[3] Amatör Denizcilik Federasyonu 2008’de eğitim sorumlusu Tunç Tokay’ın gayretleriyle eğitim programını MEB’e onaylatıp okul kurdu, eğitime başladı. Mustafa Miharbi’nin bu prosedürleri iyi bilen ve bakanlık/onay sürecini halleden sevgili Tunç Tokay’a sık sık başvurduğunu/görüş aldığını hatırlıyorum. Ama Tokay da “okul” konusunda benimle aynı görüşü paylaşıyordu (ayrıca bkz. Denizcilik Eğitiminde Yeni Adımlar).