Amatör Denizcilikle İlgili Bir Üniversite Araştırmasının Hali
Sezar Atmaca
Amatör-sportif denizcilikle ilgili veri, araştırma kıtlığı malum. Ekte tamamını sunduğum 2020’de yapılan “Çanakkale’de Amatör Denizciliğe İlgi Düzeyinin Tesbiti” (Ahmet Mazmanoğlu-Uğur Altınağaç) başlıklı bir yüksek lisans tezi kapsamındaki makaleyi görünce “ne güzel hem de bir üniversitede araştırma konusu olmuş amatör denizcilik” diye sevinmiştim. Ancak tezle ilgili altı sayfalık makaleyi okuyunca sevincim vasat bir rüzgâr hamlesi kadar bile sürmedi.
Karşımda sadece UAB/Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın resmi açıklamalarını, propaganda metinlerini, Bağlama Kütüğü verilerini esas alarak hazırlanmış, 2018-2023 arasında bir milyon ADB sayısına ulaşmak için başlatılan yeni sınav sistemi olan “Bir Milyon Amatör Denizci Projesi”ni güzelleyen bir araştırma makalesi vardı. Araştırmayı “akademik” açıdan değerlendirmeye çalışsak da tezi hazırlayan araştırmacının e-posta adresinin “…@uab.gov.tr” olması (yani UAB memuru olması) aslında araştırmanın halini ve neden bu duruma düşüldüğünü de açıklıyordu.
Araştırmanın konusu
Araştırma, “Çanakkale’de Amatör Denizciliğe İlgi Düzeyinin Tesbiti” başlığını taşısa da alanı hayli dar. Çerçevesi “1 Milyon Amatör Denizci Projesi” kapsamında yapılan ADB/Amatör Denizci Belgesi sınavları ile sınırlı. Araştırmacıların söyleyişiyle “Bu çalışmada; Çanakkale örneği ile Amatör Denizciliğin gelişiminde önemli bir adım olan belgelendirme ve eğitim süreçleri katılımcılarla yapılan anketlerle değerlendirilmeye çalışılmıştır.” Özetle araştırma, ADB sınavına girenlerin sınav öncesi aldıkları “eğitim”in ve toplam 522 katılımcıyla yapılan evet/hayır şıklı, 19 soruluk bir anketin verilerinin değerlendirilmesi ile sınırlı.
“1 Milyon Amatör Denizci Projesi” kapsamında ADB sınavına girenler, sınav öncesinde birer cümlelik 60 maddeden oluşan “Amatör Denizci Eğitim Dökümanı” adı verilen, denizcilik bilgilerinin gözden geçirildiği (anlatıldığı, okunduğu ya da gösterildiği) bir eğitime katılmak zorundaydılar.
UAB/Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın amatör denizcilikle ilgili sınav ve diğer uygulamalarını birçok yazıda eleştirmiştim. Bakanlık, araştırmacıların 2020’de ele aldığı “1 Milyon Amatör Denizci Projesi” kapsamında başlattığı ve 2018-2023 arasında uyguladığı bu sınav sisteminden 2023’te vazgeçti. Bakanlığın savrulmalarının görülmesi için sınav sisteminin yaklaşık son 20 yılını hatırlatmakla yetinelim:
•2005-2013: ADF’ye yetki devri ile sınavların ilk defa çevrimiçi (on-line) yapıldığı dönem.
•2014-2018: ADES/Amatör Denizci Eğitim Sistemi ile “pratik eğitim iddiası” dönemi.
•2018-2023: Bir Milyon Amatör Denizci Projesi dönemi. (Araştırmacıların ele aldığı dönem)
•2023’ten sonra : Üç aşamalı (internette teorik eğitim/UAB + teknede uygulamalı eğitim/TYF + on-line sınav/UAB) yeni sınav/eğitim dönemi.
“1 Milyon Amatör Denizci Projesi” ile ilgili usülsüzlükleri/yanlışları, belgedeki yazım yanlışlarını ele alan, biri Bakanlığa da gönderilmiş “ADB’de Yeni Aşama: Her Yol Mubah Seferberliği” / “Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Guinness Rekorlar Kitabı’na Aday…(Olabilir mi?)” gibi ironik başlıklar da taşıyan dört yazı yazmıştım. Eğitim kitapçığı olarak ADED/Amatör Denizci Eğitim Dökümanı’nın kullanıldığı bu projede mevcut mevzuat yok sayılarak, ilan edilen rakama ulaşabilmek adına her yol denendi. Beş senede (2018-2023) %100 sınav başarı oranıyla, yaklaşık 800 bin ADB/Amatör Denizci Belgesi dağıtıldı. Bu projenin ve söz konusu eğitim dökümanının eleştirisini tekrar etmeyeceğim, merak edenler için yazıların linkini buraya bıraktım.
Meraksız araştırmacılar
ADB/Amatör Denizci Belgesi sınavlarını, sınav öncesi katılımı zorunlu eğitimi merkeze alan böyle bir araştırma için doğal olarak ele alınması zorunlu iki başlık var:
1) ADB/Amatör Denizci Belgesi sınav mevzuatı,
2) “Amatör Denizci Eğitim Dökümanı”nda yer alan bilgilerin okunarak, slaytla gösterilerek ya da sınav sonrası toplanmak üzere dağıtılarak yapıldığı zorunlu eğitim.
Ancak araştırmacılar bu iki konuda idarenin “açıklamalarını” yeterli bulmuş olacaklar ki ne mevzuatı ne de “Eğitim Dökümanı”nı merak etmişler.
Önceki sınav sistemlerini, yapılan değişiklikleri ve nedenlerini merak etmemişler. Tıpkı araştırmanın yapıldığı 2020 yılında geçerli sınav mevzuatını merak etmedikleri gibi. Bu mevzuata göre ADB için “50 sorulu/dört seçenekli” (geçme puanı 60) bir sınav yapılması gerekiyordu. Ama araştırmacılar sınavda kaç seçenekli/kaç soru sorulması gerektiğini merak etmeyip “sınav öncesi kursunda verilen konulardan en az 60 puan” almanın yeterli olduğunu belirtmişler. Oysa sınavı düzenleyen liman başkanlıkları hedef koyulan “Bir Milyon” rakamına ulaşabilmek adına farklı “keyfi uygulamalarla” belge “dağıttı”. Örneğin Gelibolu Liman Başkanlığı doğru/yanlış seçenekli sadece 20 soru, Güllük Liman Başkanlığı doğru yanlış seçenekli 20 soru+çoktan seçmeli 4 seçenekli 30 soru (toplam 50 soru), keza İstanbul Sefaköy/Beşyol Gemiadamları Sınav Merkezi yine aynı şekilde doğru/yanlış seçenekli 20 soru+4 seçenekli 30 soru (toplam 50 soru) sordu ya da İdareyle ilişkisi olanlara bürokratik işlemlere gerek kalmadan belge düzenlendi.
Araştırmacılar sınava başvuran adaylardan sınav sonucu belli olmadığı halde Belge Harcı’nın neden peşin olarak alındığını da merak etmemişler. Mevcut sınav yönetmeliğine aykırı olarak yapılan sınavları meşru kabul edip, usülsüzlükleri yok saymışlar. Yaptıkları ankette “katılımcıların %40’ı sağlanan kolaylıklar olmasa sınava girmeyeceğini” belirtmişken (soru 16), furya halinde (“her yol mubah seferberliği”) belge dağıtımını sistemin başarısı olarak sunmuşlar; %100 başarı sağlanan bir sınav/eğitim düzeninin koşullarını ve bu başarının nedenlerini sorgulamamışlar. Aksine “…eğitime katılan ve belge alan kişi sayısının son 2 yılda 522 bin kişi olması projenin başarılı olduğunun göstergesidir.” tesbitinde bulunmuşlar.
Yüzde yüz başarı oranıyla sonuçlanan böyle bir sınav düzeninde katılımcılara sınav, eğitim, başarı gibi konularda soru sorarak gerçek bir araştırma yapmanın, tez hazırlamanın bir anlamı/değeri olabilir mi? Ayrıca yine tekrarlayayım: “…amatör-sportif denizciliğin geliştiği ülkelerde ehliyet sayısı bir başarı/gelişme ölçüsü olarak görülmez. …Ehliyet sayısının artışı denizi kullanan/denize çıkan insan sayısını göstermediği gibi insanların öğrenme düzeyinin de ölçüsü değildir. Belge değil öğrenilen/öğretilen bilgi değerlidir. Denizcilik, denizi kullanan/denize açılan, insan/tekne/sporcu/kulüp sayısını arttırmakla gelişir…”
Temel eğitim programı: “Amatör Denizci Eğitim Dökümanı”
İdarenin hızla belge dağıtabilmek için hazırladığı ve “temel eğitim programı” olduğunu belirttiği “Amatör Denizci Eğitim Dökümanı” çoğu -izinsiz ve kaynak gösterilmeden- Amatör Denizci Elkitabı’ndan alınan 13 şekil ve birer cümlelik 60 maddeden oluşuyor.
Yazılı metinleri “acaba kimse okumadı mı, kontrol etmedi mi?” dedirten bu “Eğitim Dökümanı’nda temel kaynak olarak kullanılan Denizcinin El Kitabı (Denizcilik Müsteşarlığı, 2010) için Ulaştırma Bakanlığı’na 23.08.2010 tarihinde, “intihal, yanlış, eksik ya da anlatım bozukluklarını, özensizlikleri” 3 sayfada örnekleyerek “bu tür yayınlar ne denizciliğe, ne de kurumlara bir değer katar” diyen bir dilekçe göndermiştim (linki buraya bıraktım). Denizcinin El Kitabı bir “kaynak değeri” olmamasına rağmen bu eğitim dökümanının da temel kaynağı olmuş. Bu nedenle döküman birçok ifade/bilgi yanlışı ve anlamsız cümle içeriyor. Böylesine niteliksiz bir dökümanı, slaytla göstererek, okuyarak ya da sınav sonrası toplanmak üzere dağıtarak yapılan bilgilendirme faaliyetine belki “tanıtım” denebilir ama “eğitim” denemez. Oysa katılımcılara sorulan on dokuz sorudan 9’u “eğitim” olduğu iddia edilen bu süreç hakkında.
Sınav sonrası, liman başkanlığı işbirliği ile 522 katılımcıya evet/hayır şıklı, dokuzu eğitimle ilgili çoğu bir anlamı olmayan, ikisi hatalı ( 4. ve 9. sorular), on dokuz soru sorulmuş. İstatistiki temsil gücü açısından ayrıca ele alınması gerekse de eğitim durumu, yaş, cinsiyet, yüzme ile ilgili soruların bir veri değeri var. Ancak deneklerin durumu/araştırma ortamı (sınavdan çıkmış deneklere sınav alanında anket yapılması), anketin dayandığı varsayımlar ve ölçme gibi bir anketi değerlendirebilecek teknik veriler açısından da bakıldığında -katılımcıların %84’ünün verilen eğitimi faydalı bulduğu- böyle bir anket yöntemi üzerine bir değerlendirme yapmanın anlamsızlığı ortadadır. Ayrıca eğitimin uygulamalı olması gerekliliği (%76) cevabı gibi bazı soruların cevaplarını “bir ankete gerek olmaksızın” gözlem ya da başka yollardan edinmek zaten mümkün.
Yanlış bilgiler ve anlamsız kaynaklar
Mevzuatta profesyonel denizci-amatör denizci ayrımı çerçevesinde “ticari tekne-özel tekne” tanımları varken araştırmacıların bu farkı bilmeden “şahsa ait” tekne diye bir tanım uydurmaları (ticari tekne de şahsa ait olabilir –doğru hukuki tanım şahıs değil, “gerçek kişi”dir), bu konuda soru sormaları ve kişilerin “ADB ile şahsa ait 24 metreye kadar tekneleri kullanabileceklerini” ileri sürmeleri araştırdıkları konudan ne kadar uzak olduklarının göstergelerinden biri sayılabilir. Mevzuatımıza göre ADB/Amatör denizci belgesi ile özel tekne kullanılabilir, ticari tekne kiralanabilir ama ticari faaliyette bulunulamaz.
Araştırmanın sonunda yer alan kaynakçadaki “yetersiz ve anlamsız” kaynaklar da araştırmacıların konuya hâkimiyeti açısından değerlendirilebilir. Böylesine güncel bir konuyu araştıran tezde konuyla ilgisi olmayan 1958’de yazılmış Dz. K.K. yayını “Gemi Sevk ve İdaresi” kitabının yer almasının kaynakçayı şişirmek dışında bir anlamı olmasa gerek. Değişen mevzuattan söz edebilmek için güncel kaynakların kullanılması gerekirken 1982’de basılmış sınav kılavuzu bize hangi güncel bilgiyi verebilir? Ya da Türkçesi dururken İngilizce IMO kaynaklarına atıfta bulunmanın anlamı nedir? Zaten metin içinde bu tür kaynaklara (örneğin; Anonim, 1958; Anonim 1982) referans verilen yerlerin bu kaynaklarla bir ilgisinin olmadığı açıkça görülüyor.
Araştırmacılar UAB/Bağlama Kütüğü kayıtlarını esas alarak “Çanakkale’de amatör denizci belgesi ile kullanılabilen 725 tekne” bulunduğunu ileri sürmüşler. Oysa Bağlama Kütüğü sayıları asla gerçek durumu göstermiyor. Birkaç tekne/balıkçı barınağı dolaşılsa ya da ankete bu durumu sorgulayacak “(Varsa) Özel tekneniz Bağlama Kütüğü’ne kayıtlı mı?” gibi bir soru eklense anlamlı bir veri elde edilmiş olabilirdi. Çünkü anlamsız bürokratik işlemleri nedeniyle denizciler 5-6 metreye kadar olan teknelerini zorunlu olmadıkça/zor durumda kalmadıkça Bağlama Kütüğü’ne kaydetmiyor. (Bir Bağlama Kütüğü kaydı hikâyesi için şu yazıdaki “UDHB/Bağlama Kütüğü Uygulamaları” bölümüne bakın)
Araştırmacıların haberi olmasa da amatör denizciliğin durumunu değerlendirilirken ele alınması gereken önemli bir nokta10 BG/beygir gücü altındaki teknelerin ADB olmadan da kullanılabileceği gerçeğidir. Bağlama Kütüğü verileri ne yazık ki herhangi bir ayrıntı vermiyor ama yürürlükten kaldırılan Özel Tekne Belgesi (2008-9) istatistiklerine göre özel teknelerin %52’sinin motoru 10 BG’den az. Yani tekne filomuzdaki teknelerin yarısını ehliyetsiz kullanabilmek mümkün.
Akademik durum
Araştırmacıların son değerlendirmeleri “loça ağzından direk tepesine dek” usülsüzlüklerle, hatalarla dolu bu çağdışı uygulamaya “akademik” bir destek, hatta ilgili bakanlık/liman başkanlığı uhdesinde yapılmış bir PR çalışmasının son sözleri sayılabilir: “…bu çalışmada katılımcılara uygulanan anketler göstermiştir ki, Çanakkale bölgesinde bu yeterliliğe talebin çok yoğun, eğitimlerin çok faydalı ve kişilere denizciliği sevdirme konusunda başarılı bir uygulama olduğu söylenebilir.”
“Araştırma” adı altında “suya-sabuna dokunmayan” böyle bir çalışmanın yapılabilmesi üniversitelerimizin halini göstermesi açısından da üzüntü verici ama ülkemizin uluslararası eğitim endekslerindeki yerine göre bu tür araştırmaların varlığı/yaygınlığı şaşırtıcı olmasa gerek. Ülkemizin Akademik Özgürlük endeksindeki yeri hızla geriliyor. Son verilere göre endeksteki yerimiz 179 ülke arasında 166 sıraya indi. Türkiye’nin endeks puanı ise 2012- 2022 arasında 0,43’den 0,08’e geriledi.[1] Bir parti üniversitesine dönüştürülmeye çalışılan Boğaziçi Üniversitesi’ndeki akademik ve hukuksal direnişin başarılı olmasını dileyelim.
İktidarın hedeflediği insan ve toplum tasavvuru için dayattığı “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nin gündemde olduğu şu günlerde dileriz araştırmacılar bundan sonra tez/araştırma konularını daha geniş bir çerçevede ele alır, sadece resmi açıklamalarla/verilerle yetinmez, kendi kurumlarına karşı da olsa eleştirel olmaktan kaçınmaz, gelecek projeksiyonu açısından da bir anlamı/değeri olan anketler/çalışmalar yaparlar.
[1] Türkiye Akademik Özgürlük Endeksi’nde Kuzey Kore ile aynı lige düştü: 179 ülke arasında 166. sırada | Euronews (26.12.2023)
Bağlantılı yazı bkz: Yeni Bir Amatör/Sportif Denizcilik Anlayışı İçin